Hi ejderha okuyucularım. Nasılsınız? Şu sıralar bütün hayatım İngilizce olduğu için her şeyi İngilizce görmeye, duymaya, yazamaya ve konuşmaya alıştım. Türkçe yazınca kendimi garip hissettim. Neyse. Bölüm uzun süreden sonra geldiği için üzgünüm. İşlerimi halletmeye çalışıyorum haftaya son sınavım var, 7 sinde ise ana EPE sınavım var, onu geçersem hazırlığı geçtim demektir. Uğraşıyorum yani. Umarım geçerim ya. Korkuyorum. Neyse. Size iyi günler, yb yi ancak haftaya hafta sonu gibi yayımlayabilirim. Garip bir cümle oldu. Neyse hepinize fesatlı günler dilerim. Röportajımızın ikinci kısmını da buraya kokuyorum. Merak etmeyin kitabın bitmesine 2-3 bölüm kaldı ve bu sefer eminim. Ama yine de merak ediyorum. Her kitapta son bölümleri part part yayımladım. Bunda da öyle yapayım ister misiniz? Yorumlarınızı bekliyorum iyi okumalar.
Not: Melisa'dan sıkılmışlar için iyi haber şu ki bölümün diğer yarısı Mert'in ağzından. İyi okumalar tekrar. Seviliyorsunuz.
Melisa
Nefes almak ne kadar kolaydı? Bildiğiniz bilinçsizce yaptığınız nefes alıp verme olayını soruyorum. Hani bazen heyecanlandığınızda, korktuğunuzda aniden nefesiniz kesilir ya, işte o nefesi soruyorum. Herkes nefes almanın çok kolay olduğunu düşünür değil mi? Ne kadar gariptir bir cana nefes vermek, anne olmak. Ama konumuz anne olmak veya olmamak, olamamak değil, konumuz herkesin kolay sandığı o nefes alıp verme olayının Miray'ın bedeninde gördüğüm kadarıyla ne kadar zor olduğuydu. O nefes alamadıkça ben boynumu tutuyordum. Herkes ona yardım etmeye çalışıyordu. Ama kimsenin yapabileceği bir şey yoktu. Onun yerine Miray sanki herkesten kaçmak istiyor gibi herkesi ittiriyordu. Sanki bununla kendisi savaşmak zorundaymış gibiydi ama gözleri sanki bir şey yapmamız için yalvarıyor gibiydi de. Bedeni farklı tepki verirken gözleri farklı tepki veriyordu.
Durun hızlı gittim. Bu duruma nasıl geldiğimizi kısaca (!) açıklayayım. En son hatırladığınız gibi ben, salak Talha ve Miray'a benzeyen Masal ile revirlerin olduğu yere gidiyorduk. Ama Masal garip bir şekilde bir süre sonra kaybolmuştu. O an acaba Miray'a kötü bir şey olmuş olabileceğini düşünüp geri dönmek istedim ama Talha, o iyi dedi ve beni gitmeye zorladı.
Kalbimin çarpıntısından nefes alıp vermeyi unutmuştum. Aklımda kalbim de Miray'daydı.
"Beni neden kendi halime bırakmıyorsunuz ki?" diye sinirle Talha'ya çıkıştım. Gerizekalı beni kaçmaya kalacağım diye kırık olmayan kolumdan tutmuş resmen sürüklüyordu.
"Melisa, sınırlarımı zorlama, az önce kaçmaya çalışmanı unutmadım. Ayrıca seni kendi haline bırakaydık da kangrenden öleydin." dedi sinirle beni çekerek.
"Ah!" dedim numaradan.
"İyi misin?" deyip durdu Talha.
"Biraz daha yavaş sürüklersen iyi olacağım. Ya da şöyle yapalım." dedim sinirle ve kolumu elinden kurtardım. Tekrar kolumu tutmaya çalışınca da elini tutup onu yere yatırdım.
"Beni rahat bırak. Kendim giderim. Gidip Miray'a bak." dedim sinirle ve revirlere doğru ilerlemeye başladım.
"Yalvarırım Miray iyi olsun. İyi olursa o berbat yere geri döneceğim. Veya burada kalmayacağım söz veriyorum. Sadece ne Miray'a ne de Masal'a bir şey olmasın." dedim içimden. İlerledikçe kolumun ağrısı artıyordu. Ama bu benim umurumda bile değildi.
Gitmeden önce Talha'nın, Mekrus'un dediklerini bana sormamasını istiyordum sadece. Zaten Miray uyanacaktı ama o biraz olsun iyileşene kadar burada az da olsa vakit geçirmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha Kız 4; Kan Kehanetleri
FantasyKehanetler, hepsi aslında gerçekleşecekti. Şu ana kadar gerçekleşen sadece başlangıç kehanetiydi. O da adı üstünde bütün kehanetlerin başlangıcıydı. Ilk kehanet unutmaktı. Ilk kehanet Kraliçe'nin başına gelmişti. Her şeyi unutmuştu. Peki nasıl hatır...