İRİS-4 GEÇMİŞİN DİKENLERİ

61 19 2
                                    

Isak Danıelson, Broken

Keyifli okumalar!

*



Duman rengi perdenin aralık kısmından vuran cılız ışık terden parıldayan esmer tenini daha da parlatıyor, gözlerinde ki tehlike ışığı yanıp yanıp sönüyordu. Uzaktan izlemekten sıkılmıştı, artık oyuna girmek istiyordu. Bunun için yıllara beklemişti. Asıl intikam oyunu için küçük bir oyun oynuyordu fakat kız düşündüğünden daha zeki ve tehlikeliydi.

Kaybetme korkusu yüreğinde olmadığı için canını hiçe sayacak kadar korkusuzdu.

Kızın küçüklüğünü hatırladı, küçükken de korkusuz, asi bir çocuktu. Aldığı o kadar yaraya rağmen kimsenin önünden ağlamaz, herkesin uyuduğu vakit, canı yandığından ağlardı. Bir kez bile anne, baba diye ağladığını görmemişti. O küçük yaşta bir çocuğa başka ne olmuş olabilirdi ki, gözünün önünde biri yansa yanından geçip gidecek kadar umursamaz ve merhametsiz olmuştu.

Uzun boylu adam dikildiği pencerenin yanından ayrılıp tekli koltuğa oturdu. Düşünmekten başına ağrılar giriyordu. Camın yansımasından kız kardeşinin kıvırcık saçlarını gördü.

"Abi, bu kız beni korkutuyor. Dün beni sıkıştırdı ama tam o sırada Tekin geldi de Allah'tan, kız bir şey demeden gitti. " Kız kardeşinin sesine yansıyan endişe ve korkuyu duyabiliyordu. İris'in ne kadar tehlikeli olduğunu, daha önce ne gibi işlere bulaştığını kardeşi bilmiyordu. Bilse, abisine yardım etmek için bu kadar hevesli olmazdı. Kız kardeşini korurdu, zamanında kendini koruyamamıştı ama....

"Korkacak bir şey yok. Ben Tekin'i sık sık senin yanına gönderirim. Zarar vermek istediğini sanmıyorum. Sen endişelenme. " Onunla göz göze geldiğini zamanı bir kez daha hatırlayınca, arkadaşının ismini her zikrettiğinde yanakları kızaran kız kardeşini görmemişti bile.

Oturduğu koltukta başını geriye atıp gözlerini kapatırken içinden şöyle geçirdi;

Ortağım olacağın vakit çok yakın İris.

*

Zaman, parmaklarımın arasından kayıp giden kum tanecikleri gibi, kum saatinin aksine hızla akmaya başladığında ne düşüncelerimi durdurabiliyordum ne de geçmişten yüreğime damlayan korkuyu. Düşünceler, avını kovalayan bir aslan misali zihnimi turladıkça, her turunda daha da yorulan koşucular gibi nefes nefese kalıyordum. Bunun böyle olmaması lazımdı. Çünkü ben buna kendimi hazırlamış, beni ben büyütmüştüm. Kendime öğrettiklerimi, zihnimde bedenimden çok yara aça aça öğrendiğim şeyleri unutmamam gerekiyordu.

Şimdi ise elimde, birkaç gün önce beni takip eden adamın gönderdiğinden emin olduğum bir notla öylece koltukta oturuyor, Yiğit'in anlattığı şeyleri zerre dinleyemiyordum. Bilgisayarlarda virüs önleyici programlar olurdu ya hani, benim de zihnimde bir koruma kalkanı vardı ve sanki, beni korumak pahasına hiç aklıma getirmemem gereken bir şeyi zihnimin duvarlarının içine almıyordu. O düşüncenin beni attığım on adımdan yirmi adım uzaklaştıracağını bende, zihnimde çok iyi biliyorduk. Zihnimde büyüttüğüm şeytana bile bunun izni yoktu.

Kendime öğrettiğim en önemli şey ise, artık beni sadece ben yaralayabilirdim.

Yiğit "İris, bir dinlesene beni, " deyip elimde ki kağıdı aldı ve kumaş pantolonunu cebine sıkıştırdı. Notu bulduğumdan birkaç dakika sonra Yiğit'i aramıştım ama o buraya geldiğinden beri beynimi yiyen düşüncelerden onu dinleyememiştim.

İRİS: ÖLÜ MEVSİMLER SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin