Sorrow, Sleeping At Last
Yorum yaparsanız sevinirim!
Keyifli okumalar!
*
İçimin bomboş olduğu vakit, hissizlik görünmeyen ama hissedilir bir ağırlık bırakan bir yük gibi yerini almıştı. Artık öyle alışagelmiş bir şekilde bakıyordum ki hayata, sanki bir olay olacaksa bile uzun sürmeyip beni tekrar olduğum yere sürükleyecekti. Sanki hep sonlar, her şeyin başladığı yerde, ıssız bir sokakta son bulacaktı.
Her ne kadar Efran denen adamın ne yapmaya çalıştığını, Yiğit'in babasına planladığı şeyin ne olduğunu merak etsem de bu uzun sürmüyordu. Yalnızlık, benim için nefes almak kadar normal bir şeye dönüşmüştü. Ben farkında olmasam da kendimi yalnızken buluyor, en kalabalık yerde etrafımda bir kalkanla insanlara ve hayatlarına dokunmadan yürüyordum. Bunun hep böyle olduğunu, sadece zamanında o kalkanın içinde birinin daha olduğunu biliyordum. Sessizlik, kabuğuna çekilmişlik benim doğamda vardı. Öncelerinde kendime ve yanımdakine bir zarar geleceğinden korkuyordum, şimdi işler değişmiş masum insanlara zarar gelmesin diye kalkanı kalınlaştırıyordum.
Kendim için gözümde canlandırabildiğim bir son yok.
Ölümüme kadar hep böyle olacağını biliyordum.
Yelkovanın akrepten biraz uzaklaştığı vakit, akşam vakitleriydi. Bir alışveriş merkezinin bahçesinde ki bankta oturuyor, Yiğit'in çıkmasını bekliyordum. Yiğit'in anlattığı plana göre ayarladığı adamları babası işe alacak, o adamlar bizim için gerekli kanıtları toplayacaktı. Benim burada ki yerim babasının olduğu taraf değil, babasının düşmanının olduğu taraftı. Öztürk İnşaat ile düşman olan Akdağ Holdingle çalışacaktım. Daha doğrusu Akdağ Holdingin varisi Demiray Akdağ ile tanışıp çalışacaktım.
Akdağ Holding, Öztürk İnşaat yüzünden iflasın eşiğine gelmiş ve karakolluk olmuşlardı. Yeni yeni toparladıkları işlerin arasına karışacak ve onlara Öztürk İnşaatın zayıf noktalarını açıklayacaktım. Tabi bunu pat diye yapmayacaktım, öyle olursa dikkat çekerdim. Çok iyi bir çalışan gibi görünüp onlar için ajan olacaktım. Amacım tabi ki Akdağ'lara değil Öztürk'e zarar vermek olacaktı.
Demiray Akdağ'ı araştırmıştım. Otuz yaşında, bitirdiği okulun ardından şu an amcasının işlettiği babasının mirası olan holdingde çalışıyordu. Takıldığım kısım aşırı çapkındı ve hırslıydı. Bunu internette ki görsellerden fazlasıyla anlamıştım. Bu adamla işim çoktu ama baş edemeyeceğim kimse yoktu.
Elinde poşetlerle beliren Yiğit'in görünce elimde ki karton bardağı atıp otoparka yürüdüm. Yiğit'in ayarladığı adamlar yakın zamanda işe girince bende işe koyulacaktım. Bu yüzden alışveriş merkezine gelip bana iş kıyafeti almış ve yemek yemiştik. Ben sıkıldığım için dışarı çıkıp çay ve sigara içmiştim. Poşetlerden anladığım kadarıyla Yiğit benim için biraz daha alışveriş yapmıştı. Bedenimi bildiği için rahatlıkla bir şeyler alabiliyordu. Yiğit'in arabasını gördüğümde Yiğit arabanın kilidini açtı ve arabaya bindim. O da poşetleri arka koltuğa bırakıp şoför koltuğuna yerleşmişti.
"Ben birkaç kıyafet daha aldım. Demiray'ın aklını alman lazım. Bana öyle bakma, güzel ve akıllısın ama adam modellerle falan takılıyor. Hazırlıklı olmak lazım. "
Deri ceketimi çıkartıp arka koltuğa fırlattım. Bu tarz adamlarla takılacağımı bilmek canımı sıkıyordu ama bu işi Yiğit için yapmak istiyordum. Demiray'ın lafımı dinlemesi içinde dikkatini çekmem lazımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İRİS: ÖLÜ MEVSİMLER SERİSİ
General FictionCaddelerde siren sesleri... Biri doğuyor. Bir kaza oluyor. Belki de biri ölmek üzere.... Yolun karşısında bir kız. Üstünde siyah bir elbise, elbiseden daha siyah saçları rüzgar da uçuşuyor. Yolun diğer karşısında kızdan daha siyah gözleri olan genç...