3.Bölüm

483 19 2
                                    

Adi , şerefsiz! Demek bunu sen istedin derken bundan bahsediyormuş! Şu an gerçekten kafadan çatlak bir psikopat olduğuna karar vermiştim. Hangi manyak kimya ödevini üstüne kakalamasına izin vermediği için bir kızı , azgın sapıkların ortasına atar ki?

-Sen ne çeşit bir manyaksın ya?Sırf kimya ödevini tek başıma yapmayı kabul etmedim diye beni getirdiğin ve düşürdüğün duruma bak! Az önce olası bir tecavüz ve ormana atılma olayının kenarından döndüm farkında mısın sen?

-Bana karşı gelmemeyi öğrendiysen sorun yok. Ayrıca seni buraya ders al diye değil, gerçekten çalışmak için getirdim. İlerde bir bar var ,orda çalışıcaktık. Ama kabul etmek gerekirse bu da işime geldi.

Yüzüme pis pis sırıtıyordu pislik herif!Manyak olduğunu anlamanız için , bunların hiçbiri gerekmiyordu aslında. Hangi psikopat bir kızı , en iğrenç mahallelerden birindeki bir bara kimya ödevi yapmaya götürürdü ki?Diyecek bir şey bulamıyordum! Böyle bir manyağa ne diyebilirdim? Söylediğim her kötü kelimeye muhtemelen pis pis sırıtacaktı.

-Bak, yavru bir ceylanın sinirli bakışları benim üzerimde fazla işe yaramıyor. İçin rahat olsun yanında ben varken bir şey olmaz. Buraya kadar gelmişken gidip kimya ödevini bitirelim. Hem bu yolu yalnız dönmek isteyeceğini sanmıyorum.

Haklıydı. Bu yolu hiçbir şekilde tek başıma dönemezdim. Nerede olduğumu bile bilmiyordum. Yusuf Bey'i arayıp beni bulmasını istesem yolu tarif edemezdim.Bunun yanında adi siyah bakışlı pisliğe de bir daha güvenmek istemiyordum.Ama yüzüne baktığımda, o içime öküz oturmasına sebep olan bakışları bu sefer hep olduğu gibi tehlikeli değil, güven vermek ister gibi bakıyordu.

-Pekala gidelim. Fakat sadece 1 saat içinde ödevi bitireceğiz ve beni okulun önüne tekrar götüreceksin.

-Tamam , nasıl istersen.

Ayaklarının üzerinde dönerek tekrar yürümeye başladı. Bende onu takip etmeye. Hala az önceki olayın etkisinden çıkmaya çalışırken siyah bakışlının adını bilmediğimi farkettim.

-Hey, baksana. Bana hala adını söylemedin.

Yürümeye devam ederken kafasını hafif çevirip bana doğru baktı.

-Adımı söylemem için , ilk olarak karşı tarafın adım atmasını beklerim.

O anda bende kendi adımı söylemediğimi farkettim. 

-İsmim Ezra .Ama müdür beni sınıfa getirdiğinde zaten adımı duydun. Yani benim söylememi beklemene gerek yoktu.

Yüzünde hafif bir tebessüm oluştu.

-Bir insanın adına sadece kendini tanıştırmak isterse dikkat ederim. Tanışmayacağın birinin , ya da bütün yıl hiç konuşmayacağın bir kişinin adını sadece iş olsun diye öğrenmek bence çok saçma.

Bu konuda haklıydı. Örneğin babamın saçma iş toplantıları için eve gelen misafirleri çok da umursamamalarına ve bir daha hatırlamayacak olmalarına rağmen adımı, okulumu , yaşımı sorarlardı. Senin için önemli olmayan bir şeyi neden öğrenmeye çalışırsın ki?

Bir şey söylemeden yürümeye devam ettim. Muhtemelen bu ödev işi bitince fazla konuşmayacaktık. Bunu açıkça belli etmişti . Öyleyse ismini öğrenmeme de gerek yoktu. 

-Doğu.

Etrafa göz gezdirirken birden kafamı ona çevirdim. Birine mi seslenmişti? Ama çevrede kimse yoktu. Bir kaç gece kondudan gelen kahkaha ve müzik sesleri dışında sokak çok ıssızdı.

-Fazla düşünmene gerek yok yavru ceylan. İsmim Doğu.

Vay canına! Arkasını dönmeden ne düşündüğümü nerden tahmin etmişti? Demek ismi Doğu'ydu.Hoş bir ismi vardı. Alışılagelmiş isimlerden daha farklıydı. Tıpkı benim ismim gibi.

DüşmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin