Ellerimi çözdükten sonra kapının yan tarafındaki dolaptan çantamı çıkardı ve yere doğru attı.
-Gidebilirsin, tekrar görüşene kadar kendini bu işe hazırlaman hem senin yararına hem de bizim yararımıza olur.
Odadan büyük fakat yavaş adımlarla çıktı. Seda ve Sedat da son kez benden tarafa bakarak gözden kayboldular. Sanırım aynı şeyi bende yapmalıydım.Odadakilerin sinir bozucu bakışları altında yerden çantamı aldım ve Toprak'ın çıktığı kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açınca karşıma bir merdiven ve sağ ve sol olarak ayrılan iki koridor çıktı. Merdivenden aşağı inmeyi seçerek hızlı adımlarla merdiven basamaklarını inmeye başladım.Evet sanırım çıkış tam karşıdaki kapıydı. Kapıya doğru biran önce buradan çıkmak için adımlarımı hızlandırarak yürüdüm. Kapıyı açtım ve yüzüme çarpan temiz havayla rahat bir nefes aldım. Fakat bir sorun vardı. Ben neredeydim? Eve nasıl döneceğim konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Hava hala karanlıktı demek ki kaçırılalı fazla zaman geçmemişti.Yusuf Bey'in meraktan polisi aramış olma ihtimali var mıydı? Sanmıyordum çünkü polise birşeyleri haber verme yanlısı biri değildi. Bunu geçen gün öğrenmiştim.Çantamdan telefonumu çıkarıp, gelen 10 cevapsız aramaya baktım. Hepsi Yusuf Bey'dendi. Direk aramayı cevaplaya bastım ve telefonu kulağıma götürdüm.
-Alo,Ezra Hanım iyi misiniz? Okulun girişine geldim fakat sizi bulamadım , telefonlarınıza neden cevap vermiyorsunuz , saat epey geç oldu.
-Kusura bakmayın Yusuf Bey , elimde olan birşey değildi inanın sizi de meraka düşürmek istemezdim.
-Neredesiniz , sizi hemen gelip alayım.
-Açıkçası nerede olduğumu bilmiyorum.
-Öyleyse telefonunuzu kapatın, telefonunuza yerleştirdiğim vericiden yerinizi hemen bulacağım.
-A-aa pekala.
Telefonuma verici mi yerleştirmişti? Hangi ara? Ve neden böyle birşey yapmıştı? Açıkçası şu an bunun için dua ediyordum ama telefonuma bir verici yerleştirmeyi neden düşünmüştü anlayamamıştım. Telefonu çantama atmadan önce saate baktım. Saat 12 'ye geliyordu. Sanırım beni kısa süre misafir ettikleri için teşekkür bile edebilirdim. Telefonu çantama atıp beklemeye başladım. Yaklaşık 10 dakikadır ayakta dikilmeye başlayınca , kapının kenarındaki kaldıma oturmaya karar verdim. Tam o anda kapı açıldı ve içeriden Toprak çıktı.Kapıyı gürültülü bir şekilde kapattı ve kaldırımda oturduğumu farketti. Elindeki poşeti , yolun karşısındaki çöp konteynırına attı ve tekrar kapıya doğru yürüdü . Bakışlarımı özellikle ondan kaçırıyordum. Nedenini bilmiyordum. Sanki üstünde ona bakarsam kötü bir şey olabilecekmiş gibi bir hava vardı. Kapıdan içeri girip beni rahat bırakmasını dilerken beklediğim kapı sesini duyamamıştım. Çünkü kafamı ondan yana çevirdiğime kapıya yaslanmış beni izlediğini farkettim.Bir süre ona baktım ve tekrar gözlerimi önüme çevirdim.İkimizde hiçbirşey yapmadan bekliyorduk. Sonunda sessizliği bozan o oldu.
-Korku bazı insanları güldürür, bazılarını ağlatır, bazılarını sadece korkutur, bazılarını ise sessizleştirir. Söylesene sen korkunca ne yaparsın küçük patron?
Kafamı çevirdim ve gözlerinin tam içine baktım.Dalga geçtiğini sanmıştım.Fakat oldukça ciddi görünüyordu.İlk başta onu ciddiye almadığımı gösteren bir cevap vermeyi düşünmüştüm. Fakat kaşları çatık bir şekilde vereceğim cevabı bekliyordu.
-Kolay kolay korkmadığım için korktuğumda ne tepki verdiğimi bende bilmiyorum.
-Bu soruyu kolay korkmadığını farkettiğim için sordum. İnan bana o odaya senden önce onlarca kişi bağladık fakat senin kadar sakinini hiç görmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman
AdventureBazen hayat normaldir. Fazla normaldir. Farklı birşeyler istersiniz... Farklı bir heyecan . Normal hayatıma arada heyecan istediğim oluyordu ,evet. Fakat böyle bişeyi istemek değil, aklımdan bile geçirmedim...