Doktor araya girip "Çabuk olun yoksa kan kaybından hastayı kaybedebiliriz!"
Üçümüzde birbirimize baktık şaşırarak. Ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı bilmiyorduk.
Aras "Abi, ne yapacağız?" diye sordu endişe ve korkuyla karışık bir sesle ona bakıp sıkıntıyla nefesimi verip
"Mecbur ameliyat olması lazım" dedim çaresizce
Ediz "Ama abi ameliyat çok ağır"
"Ediz olmak zorunda başka çaremiz mi var?" deyip doktora döndüm.
"Tamam ameliyat edelim. En iyi doktorlar gelsin başka hiç birşey önemli değil!"
Doktor "Peki birazdan formlar için gelicek hemşire, sadece imzalamanız yeterli"
"Bak doktor kardeşim sana emanet eğer bişey olursa seni de seni tanıyanların hepsini rahat bırakmam! Bilmem anlata bildim mi?" Doktor kafasını sallayarak uzaklaştı.Formları imzaladıktan sonra sedyeyle ameliyata doğru giden Derin'i görünce hepimiz ayaklanıp yanına gittik. Aras sağ kolunu Ediz ise sol kolunu tutmuştu.
Aras "Abicim, Derin kalk abim lütfen"
Ediz "Cadı uyanacaksın tamam mı?" diye zoraki bir sesle konuştular. Derin'i ameliyatın kapısından içeriye doğru götürdüler. Hepimiz arkasından öylece bakakaldık. Kahretsin ki elimizden hiç birşey gelmiyordu. Bizim canımız olan kardeşimiz can çekişirken biz bir halt yapamıyorduk. En çok ta bu dokunuyor insana.DERİN'DEN
Depderin bir karanlığın içindeyim. Ne bir ışık, ne bir yol ne de bir işaret belli olmuyordu. Her yer çok karanlık. Çok korkutucu ve bir o kadar da ürkütücü.
Sessizce yürümeye başladım. Ellerimi kenarlarda olan soğuk duvarlara dokunarak, soğuk duvarları takip ederek yürümeye başladım, galiba uzun bir yolda ilerliyordum. Yürüdükçe turuncuya benzer bir ışık gördüm. Adımlarımı daha çok hızlandırdım. Tam o ışığın önünde durdum. Bu ışığın koskocaman soğuk ama ışıltıyla parlayan bir Dolunay olduğunu anladım.
Bu Dolunay çok başka birşeydi. Etrafına çok parlak ve güzel bir şekilde ışık saçıyordu. Dolunay'a bakmaya devam ediyordum ve baktığımda adeta gözlerim ışıldıyordu. O kadar çok ışıldıyordu ki elimi gözlerimin önüne gölge olacak şekilde önüne götürdüm. Bu ışık yani Dolunay beni kendine hayran bırakmıştı. Ya insan bu Dolunay'a baktığında içi huzurla doluyor ve mutlu oluyor. Dolunay'ı daha fazla hissetmek için sessiz, seri adımlarla yürümeye devam ettim. Dolunay'ın ışığı o parıltısı beni, tüm bedenimi ve ruhumu esir almış bir şekilde ele geçirdi ve etrafım parlak bir ışıkla doldu. Bu kadar parlak bir ışıkla bir arada olmak Dolunay'ı görmek hissetmek çok başka bir duygu anlatılmaz bir duygu.
Gözlerimi kapatmıştım ki arkamdan seslenen Emre'ye döndüm. Evet, evet Emre.
İyi de Emre ne alaka?
Emre bana doğru gelerek konuşmaya başladı
"Derin! Lütfen Dolunay'a gitme! Gel! Buraya gel! Gel de affet beni!"
Ne diyordu bu böyle? Neler diyordu?
"Ne diyorsun sen be? Abimler, onlar nerde?"
"Abinler toprakta seni bekliyor. Hepsi; Çağlar, Ediz ve Aras hepsi seni bekliyorlar. Hadi gel!"
"Ama Dolunay var o daha güzel olmaz gelmem."
"Evet Dolunay güzel ama şimdilik güzel değil. Toprak daha güzel, hadi gel gidelim" dedi çaresizce ağlamalı bir ses ile. Emre ya o kalas, odun, psikopat çocuk sanki elinden oyuncağı alınmış gibi ağlıyordu.
"....."
"Sana gel dedim gel!"
Arkamı dönüp son defa Dolunay'a baktım. Dolunay gerçekten buz gibiydi.Bir o kadar da parlaktı.Ama toprak öyle değil, toprak sıcaktı. Önüme dönüp Emre'ye doğru koşmaya başladım. Emre'nin tam önüne geldiğimde birden ayaklarım kesilmiş gibi yere düştüm. Sonra Emre beni kucaklayıp abimlere doğru götürdü, en önemliside toprağa doğru....ÇAĞLAR'DAN
2 saat 15 dakika. Tam 2 saat 15 dakikadır Derin içerdeydi, ameliyattaydı. Bu kadar uzun sürmemeliydi. Zaman bir türlü geçmek bilmiyor. Sanki zaman durmuştu ne saat ne dakika ne de saalise bile geçmiyor gibiydi.
Acaba nasıldır? Bir yeri acıyor muydu? Çok acı çekmiş midir?
Derin'im, canım kardeşim benim.
Ediz bir sağa bir sola gidip gelerek
"Hadi ya hadi çıksın artık" dlye bağırdı.
"Ediz sessiz ol"
"Abi niye kimse birşey demiyor"
"Bilmiyorum kahretsin ki bilmiyorum"
Aras'a baktığımda sadece bir noktaya odaklanmıştı. Ne gözlerini oynatıyor ne de bir tepki veriyordu. Aras'a bakınca istemsizce sinirleniyordum. O Derin'e baksaydı, sahip çıksaydı şimdi ne biz burda ne de Derin ameliyatta olacaktı. Emre'ye baktığımda başını ellerinin arasına almış beklyordu. Bunun hala burda ne işi vardı? Ona doğru ilerleyip
"Senin hala burda ne işin var lan!"
Bana bakıp ayağa kalkıp
"Bak, ben bilerek yapmadım istemsizce oldu"
"Kes sesini defol! Yoksa hiç iyi şeyler olmayacak!"
"Peki ama yine geleceğim."
Sabır dilercesine yukarı bakıp
"Defol lan!" diye bağırdığımda yavaş adımlarla sonunda gitmişti. Piç herif! Hemen telefonumu çıkarıp en iyi adamım olan Hayri'yi arayıp Emre'yi araştırmasını söyledim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY
Teen FictionSenin sevdiğin adam seni bir çaresizliğe karanlık bir kuyuya sürükledimi? Adeta seni çukura gömmüş gibi... DERİN ve EMRE'NİN; İmkansız olan bir aşkın başlamasaydı, aşk. Hayali bile kurulmazken gerçekleşmesiydi aşk. Sevdiği bir adamın yüzünden sakat...