Greenlake Psikiyatr Servisi'nin bembeyaz duvarlarının hakimiyeti altındaki koridorunda yürüyen, açık pembe renk saçlara, rengi kimse tarafından dikkat edilmemesine rağmen güzelliği için şiir yazılabilecek renkte gözlere ve simsiyah bir kalbe sahip genç bir adam vardı.
İşte o adam, tam da oydu. Kim Taehyung...
Elinde tuttuğu, ailesinin ona beşinci yaş doğum gününde aldığı oyuncak ayısını sürerken etraftaki insanların ona olan bakışları ve 'deli' gibi söylenen mırıltıları onun kalbini artık incitmiyordu.
Çünkü Taehyung deli olmanın ön yargılı olmaktan katbekat iyi olduğunu anlayabilecek kadar deliydi. Bunun için Tanrı'ya şimdi olduğu gibi her defasında şükürler ediyordu. Kimi kişiye göre aklı olan bir deli kimi ne göre tahtaları eksik bir ucubeydi fakat bu onu etkilemiyordu. Bu Dünya, ona zor geldiği için kafayı sıyırmış biri olarak birkaç dedikoduya kırılacak biri değildi.
Kalbi zaten simsiyahtı ve o bu hisleri sadece soğuruyordu.
Halsizlikten bitap düşmüş diğer elindeki antidepresan kutusunu sıkarak ondan güç aldı Taehyung ve psikoloğunun odasına girdi.
Taehyung'un ağabeyi Kim Seokjin, Güney Kore'nin ve bir o kadar da Dünya'nın gözde müzisyenlerindendi. Tamamladığı onca albümü satış rekorları kırıyordu, aldığı ödülleri için özel bir odası da vardı üstelik. Taehyung, bu odanın tıka basa dolu olduğuna en sevdiği şekerleme adına yeminler edebilirdi.
Kim Seokjin, tanınan ve dinleyicilerini kendine hayran bırakan bir yapıya sahip olduğu için psikiyatr servisine Taehyung için özel bir psikolog getirmişti. Bay Jung, Taehyung'u fazlasıyla severdi. Sevmesinin bir nedeni de -Taehyung'yun çocuksu bir ruhu olmasının dışında- onun sayesinde maaşının dört katına yakın para kazanmasıydı. Bundan pek şikayetçi değildi.
Taehyung, odaya girip arkasından kapıyı örttü ve Bay Jung'un önündeki sandalyeye yerleşti. Oyuncak ayısını kucağına aldığında Bay Jung'un endişeli gözlerine sorar gibi baktı.
Bay Jung'un ofisi Taehyung için özel tasarlanmıştı, duvarları açık pembe ve etrafta bir sürü oyuncak vardı. Taehyung animeleri sevdiğinden ötürü ofiste anime posterleri ve mangalar da bulunuyordu.
Bay Jung, birbirine kenetlediği parmaklarını açmadan Taehyung'a kemikli gözlüklerinden baktı ve "Kaç tavşan oldu?" diye sordu.
"14,711"
Bay Jung'un gözünde ufak çaplı bir taktir ifadesi Taehyung'u bu evrenin en mutlu kişisi yapmıştı, bu ona yetmişti.
Bay Jung, Taehyung ile ilk seansında onun karanlık bir odada olduğunu ve bu odayı aydınlatarak çıkmamın daha kolay olduğunu söylemişti. Karanlık bir odada kapının yerini aramaktansa odayı aydınlatmayı mantıklı bulmuştu. Taehyung ise öyle düşünmüyordu kapıyı aramak aydınlatma yolundan daha kolaydı, fakat Bay Jung bilgi birikiminin devrilmesine mi endişelendi bilinmez onu kesin diliyle reddetmişti.
İlk seanstan beri -yaklaşık iki yıldır- bugüne kadar tavşan çizmesini öğütlemişti Bay Jung. Kendisini en kızgın, en basık hissettiği günlerde kırklara ellilere çıkıyordu bu sayı. Daha sakin geçen günlerde -ki bunlar genellikle ilaçların kullanılmadığı günler oluyordu- on taneyle geçişiyordu. Orantı olursa sakin geçen günler var ile yok arasıydı.
Tavşanlar işe yaramıştı, Taehyung eskiden olduğu gibi ataklar geçirmiyor intihar etme düşüncesi nadiren ona uğruyordu. Bunlar yerine, tavşanlar ona başka bir özelliğini fark ettirmişti.
Bir hayali arkadaşı vardı, ismini Taehyung'a daha söylememişti fakat ona ChimChim diye seslenmesini uygun görmüştü. Şuan da yanında değildi, hatta üç haftadır yanında değildi ve bu Taehyung'u üzüyordu. Hatta sırf bu yüzden dün puantiyeli pembe yorganının altında hıçkırarak ağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mad ● taekook
Fanfiction"sen bu dünyadaki insanlardan daha özel bir şeye sahipsin taehyung, senin bir kalbin var." jeon jeongguk, akıl rahatsızlığı nedeniyle chimchim isimli bir hayali arkadaşı olan kim taehyung'a bakmaya başlar. mad!au