21| kırmızı kraliçe'nin ilahisi

796 103 18
                                    

Konser sonrası kentin gözde gökdelenlerinin en üst katında verilen ödül töreni sonrası partide yüzlerce sanatçı vardı. Piyanistlerden, sahne performansçılarına, oyunculardan bestecilere... Mekan yediden yetmiş yediye sanat ile doluydu. Taehyung ise bu partinin göz bebeğiydi, çünkü bu bağış konseri onun adıyla yapılmış ve biricik ağabeyi onu sahneye çıkardığı için bağışların ses getirisi daha çok olmuştu.

Birçok kişi partideyken onun yanına uğruyordu. Taehyung ise insanları tanımadığı için çokça pot kırıyordu. Örneğin garson sandığı bir adam geçtiğimiz senenin en ünlü caz sanatçılarından biriydi. Herkes bu kalbi aşk ve sanat ile dolu çocukla tanışmak için fırsat kolluyordu. Yanı hiçbir an boş kalmıyordu. "Gerçekten çok hoş bir sesin var, sözler de mükemmel,"

İltifatlara ne diyeceğini bir türlü bilmiyordu, bunlara hiç alışık değildi. Yalnızca başını aşağıya eğiyor ve kızaran yanaklarının elinin soğuk tarafıyla azaltmaya çalışıyordu.

"Harika gözüküyorsun, modellik yapmayı hiç düşündün mü?"

Pırıltılı ışıkların ve dans müziklerinin ortalığı kavurduğu partide insanlar seslerini ona duyurmak için çok çaba sarf ediyorlardı. Garsonlar, güvenlik görevlileri ve onlarca insan... Taehyung bu kadar kalabalık ve neredeyse herkesin ona baktığı bu ortama ayak uyduramamaktan çok korkuyordu. Bu ani yükleme olmuştu ona, her şey bir anda gelişivermişti.

Ona birkaç metre ileride olan ağabeyine tuvaleti göstererek oraya gittiğini haber etmiş ve yavaşça kalabalıkların arasından geçerek tuvalete ilerlemişti.

Gökdelenin şehir manzarasını rahatlıkla görebilecekleri, camlarla kaplı parti alanı gün batışının ışığı ve mor spot ışıklarının etkisindeydi, ortam bir peri masalından halliceydi.

Taehyung, kalabalığın arasından tuvalete doğru ilerlerken gözlerini kapattı ve spot pirinç ışıklara teker teker dokunan bir peri kızı olduğunu düşledi, kanatlarının ucuna günün aydınlığını takmış olduğunu ve yüzlerce insanın gülücükleriyle uçuştuğunu düşündü.

Bunun düşüncesi öylesine hoştu ki bu hayaliyle ilgili bir şarkı yazması gerektiğini aklına koydu.

O artık bir söz yazarı olmuştu, kendisine bunun iyi geleceğini keşfetmişti; aklında durup dönen onlarca fikri kağıtlara ve seslere aktarmak ardından da insanlara sunmak öylesine hoştu ki buna bayılmıştı. Tuvalete vardığında kendinden başka kimsenin orada olmadığını gördü, aynaya doğru yanaştı.

Musluğu açıp kızarmış yanaklarına biraz su serpti ve aynadaki görüntüsüne baktı. Aynalara yıllardır bakıyordu, her gördüğünde de başka bir insan oluyordu karşısında.

Ama bu sefer farklıydı, farklıydı işte. Elini yavaşça aynaya uzattı, sanki dokunsa kendisini aynadan çekip çıkaracakmış gibiydi. Karşısındaki kişi öylesine ütopik gelmişti ki kendisini cidden oradan çekmeye çalıştı, fakat başaramadı.

"Olsun," diye fısıldadı kendi kendine. "Ütopyamı yaşıyorum,"

Mutluluğu her bir hücresinde hissediyordu, çevresine saçtığı aura öylesine kuvvetliydi ki ona yakınlaşan insanlar otomatik olarak mutlu oluyorlardı, Taehyung artık kalbinde karanlığa yer vermiyordu.

Kendini gömdüğü zamanlar bitmişti, doğması biraz geç ve sancılı olsa da bunu başarmıştı. Doğurmuştu kendini her şeye rağmen. Annesinin doğurduğu çocuk yerine kendini var etmişti.

Annesi demişken... Taehyung'un suratı düştü. Annesi gerçekten de orada mıydı yoksa hepsi bir uydurma mıydı?

Gözlerinin içine bakan o kahve, yorgun gözler uydurma olamazdı, annesi fazlasıyla canlıydı karşısında.

mad  ●  taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin