Meşe ağacından yapılmış bankta oturan Taehyung'un burnuna yemyeşil ağaçların taptaze kokusu geliyordu. Hafif esen rüzgar çil yavrusu gibi saçlarının arasından akıp kayıyordu. Yeni yağmur yağmış olmalıydı, yaz yağmurları ne güzeldi öyle.Jeongguk kadar güzellerdi. Yazın yağmur yağdığında gülüşleri ortaya çıkardı Taehyung'un. Avuçlarında su biriktirir sanki onların üstüne yağmıyormuş gibi ağaçların ve bahçedeki bitkilerin dibine dökerdi.
Jeongguk sayesinde Taehyung'un kalbi yeşeriyordu. Hikayenin başında simsiyah olan kalbi şimdi çiçeklerden ibaretti. "Benim için uçurtma almaya gitti, yalnızca benim için. Sırf beraber uçuralım diye." Uçurtma uçurtmak, yıllarını odasında bir zindan mahkumu gibi geçirmiş biri için kurtuluş fermanından halliceydi.
Heyecanına engel olamadı, bundan dolayı yere değmeyen ayaklarını ileri geri sallıyordu. Gözleri ufak çıtırtılara bile dönen bir kedi misali fıldır fıldır etrafı inceliyordu.
Güzelce şekillenmiş uzun ağaçlar, tavşan şekli verilmiş bodur çalılar ve ordan oraya koşturan sincapların olduğu hastane bahçesinin labirenti insanları sakinleştirme amacını oldukça iyi bir şekilde yerine getiriyordu.
Her şey fazlasıyla güzeldi.
Bu güzel manzara beklemediği bir karanlık ile engellenmişti.
Gözlerinin üstüne kapanmış yumuşak parmaklar görüşünü engellemişti, ayakları sallanmayı durdurdu.
"Kimim ben?"
Bunu tahmin etmek ne kadar da zordu? Bu kadar zor bir soru nasıl sorulabilirdi?
Hayatımın en karanlık dönemini parlaklığı ile yok eden ve beni mutluluklar prensi haline getiren birisin diyebilirdi. Ya da yalnızca benim gibi bir kaçıksın, kafasında birkaç değil bir ev yapmaya yetecek kadar tahtası eksik olan ve benim gibi herkesin burun kıvırdığı şeyler yapmaktan hoşlanan birisin diyebilirdi.
Gözlerinin üstündeki elleri anlatabilmek için bir ton animasyon filminden yine bir ton alıntı yapabilirdi. Tinkerbell'in kanatlarının eşsizliğinden başlar, var olmayan ülkeyi nasıl kalbinde var ettiğini açıklayabilirdi fakat bunların hiçbirini yapamadı.
Yutkundu ve "Papatya," diyebildi yalnızca.
Aklına niçin bu çiçek gelmişti, bilmiyordu. Aklına gelen yegane şey Yoongi Hyung'unun ufak oğlunun Jeongguk'a vermiş olduğu lakaptı.
Oysaki Taehyung papatyalardan nefret ederdi.
Papatyalardan nefret ederim diye düşündü. Çünkü kokuları öldükten sonra çıkıyor, onların kokusunu alabilmem için onları öldürmem gerekiyor.
Ama Jeongguk ile beraberken nefret ondan koşarak uzaklaşıyordu, ölüm değil sonsuz yaşam varıyordu yanına, papatyalar ölmeden de kokabiliyorlardı.
"Papatya mı? Bu bana bir yerden tanıdık geldi." dedi Jeongguk.
Yumuşacık eller sevgili Taehyung'un gözlerinden çekildi ve Jeongguk yere bıraktığı uçurtmaları gösterdi.
"Bunlarla gökyüzüne bizden bir parça vereceğiz. Buna hazır mısın?"
**
Gökyüzü o gün Taehyung'un Jeongguk'a baktığı gibi sevgi ile doluydu. Parıl parıldı, hiç kararmayacak gibi, altında kötü kalpli insanlar yaşamıyormuşcasına aydınlıktı. Yeşil ve pembe tavşanlı uçurtmalar Taehyung'un öylesine hoşuna gitmişti ki heyecandan onlara isim verememiş birinci şey ve ikinci şey diyebilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mad ● taekook
Fiksi Penggemar"sen bu dünyadaki insanlardan daha özel bir şeye sahipsin taehyung, senin bir kalbin var." jeon jeongguk, akıl rahatsızlığı nedeniyle chimchim isimli bir hayali arkadaşı olan kim taehyung'a bakmaya başlar. mad!au