Her şey tüm kutsal kitaplarda yazan cennet tasvirlerindeki kadar muhteşem geçiyordu. Taehyung, annesinin durmak bilmez ibadetlerini, ağzından dualarını eksik etmemesinin nedenini şu birkaç ayda çok daha iyi anlamıştı, cennet denen yer Jeongguk kadar güzel olmalıydı.
Jeongguk'a ulaşacağını bilse bilebildiği her duayı ve ibadeti ederdi.
Belki de hayatı boyunca kapandığı oda ve yalnızlık onun ibadeti olmuştu, Tanrı bu ibadetini kabul etmiş ve onu Cennetine almıştı. Bu fazlasıyla olası bir sonuçtu.
Fakat her güzel şeyin bir sonu olduğu düşüncesi kendisini göstermişti. Çünkü müzik yapımcısı Taehyung'un yakında hastaneden çıkacak olmasına akıl sır erdiremiyordu. Her defasında doktor Namjoon'un yanına gidiyor ve çocuğun rahatsızlığının topluma kötü örnek olacağına dair saçma sapan cümleler kuruyordu.
Namjoon ise: "Taehyung'un durumu gayet olumlu bir yol izliyor, hayali arkadaşını da bir haftadır görmediğini ve ondan kurtulduğunu görüyoruz. Tedaviye olumlu yanıt vermeye devam ederse birkaç güne hastaneden ayrılır." diyordu.
Müzik yapımcısı Sang Min, Taehyung'un hastaneden çıkışının basında yer edeceğini biliyordu. Fakat hastaneden çıkamayışının daha fazla merak ve manşet konusu olduğunu daha iyi biliyordu. Medya ve insanlar her zaman acınası ve yazık olarak kabul edilenin daha çok ilgi gördüğünü bilirler. Çünkü insanların empati duygusunu geliştiren bu haberler 'ya ben de bunu yaşarsam.' düşüncesini insanlara aşılar ve bu konuların konuşulmasını arttırır. Bu yüzden bir trafik kazasında kurtulanlardan ziyade ölenler daha çok konuşulur.
Sang Min, hastane müdürünün yanına vardığında yapacağı şeyi çoktan biliyordu. Yüklü miktarda bir çek yazarak bu işi bitireceğini biliyordu.
Ve bitirmişti de. Hastane müdürü yüklü miktar rüşvet karşılığında Taehyung'u kimsenin içeri alınmadığı hücre benzeri bir odaya alma fikrini anında onayladı.
Defalarca demiştik önceleri, hayat ütopya değildir. Cinayetlerin, tacizlerin, ölümlerin ve gerçek acının kol gezdiği bir dünyada yaşıyoruz: bu dünyayı renklendirmek ve yaşamı yaşanılası kılmak tamamıyla bizim elimizde.
Birkaç görevli Taehyung'u götürmek için geldiklerinde Jeongguk ne yazık ki tuvaletteydi ve Taehyung'un yanında duramadı.
Yatağında oturmuş arkası kapıya dönükken yakalandı Taehyung bu ana. Üzerinde uçan kuşların olduğu bir yapbozu tamamlıyordu görevliler boynuna sakinleştirici enjekte etmeden hemen önce.
Gözleri yavaş yavaş kapanmadan yapboza doğru tekme attığını hatırlıyordu, kuşlar yere düşmüştü.
Bir daha uçamamak üzere yerdelerdi artık.
**
"Taehyung bahçeye çıkmaya ne dersin birkaç çocuk ile oynarız."
Jeongguk elini havluyla kurulayarak Taehyung'un odasına girdiğinde ortalığın bir savaş alanından hallice olduğunu gördü. Yerde yapboz parçaları, darmadağınık yastıklar...
Gördüğü görüntüyü hayatı boyunca bir kere daha görmüştü.
Babası vefat ettikten sonra annesinin odasına girdiğinde de böyle bir görüntü vardı, yere saçılmış kıyafetler, kırık bir ayna, kırılmış askılıklar, peçeteler, kırık bir dolap kapağı... Annesi, babası öldükten sonra kendinden geçip sinir krizi geçirmişti. Jeongguk bunu gördüğü anı hayatının tozlu sayfalarında saklamak istediyse de şu an bu görüntü aklından bir türlü gitmiyordu.
"Taehyung!" diye haykırdı ve elinden düşen havluyu fark etmedi bile. Odanın her yerinde -kapının arkası dahil- Taehyung'u aradı. "Lütfen," diye haykırdı son bir defa ve yatağın yanına çöktü. "Lütfen çık ortaya,"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mad ● taekook
Fanfic"sen bu dünyadaki insanlardan daha özel bir şeye sahipsin taehyung, senin bir kalbin var." jeon jeongguk, akıl rahatsızlığı nedeniyle chimchim isimli bir hayali arkadaşı olan kim taehyung'a bakmaya başlar. mad!au