16|pastel boyalarımla boyarım seni

1K 148 68
                                    

Guwon Akıl ve Sinir Hastalıkları Hastanesi sakinleri o gün bir kavuşmaya şahit oluyorlardı. Sanki Titanik filminin biricik aşığı Jack boğuldu sanıldığında o okyanustan çıkmış ve Rose'u büyük bir aşkla öpmüştü.

Gecenin ve okyanusların gözleri bu aşka ağlamış, fırtınalar ve girdaplar her yeri sarmıştı.

Shakespeare'in kaleminin oğlu Romeo, Juliet'inin öldüğünü görüp kalbine hançeri saplamadan önce Juliet uyanmıştı sanki. Hançeri dikkatle tutup Romeo'nun dudaklarına yapışmıştı, Shakespeare bile yazdıklarının etkisiyle ağlamış, gözyaşları mürekkepleri yutmuştu. Her yeni aşk hikayesi yeniden yazılmış hepsi en güzel sonlarıyla bitmiş gibiydi.

Taehyung hücre benzeri yerden çıktığı an etrafı netliğini kaybetmişti. Tek ve yekpare berrak olan Jeongguk'tu. Kahverengi gözlerin altının kızarmış olduğunu, stresten yenmiş olan dudakları gördüğü an kendisini Jeongguk'un kucağına bıraktı Taehyung.

Bacaklarını sardığı belden destek alıp öylesine öpüyordu ki karşısındaki çocuğu etraftakilerin gülüşleri dahi kızarmıştı. Taehyung elleri ile Jeongguk'un yanaklarını sıkmış; önce alnını, dudaklarını, gözlerini yanaklarını öpmüş sonra da uzun uzadıya sarılmıştı. 

Taehyung'un öpücükleri bahar çiçeklerine dönüşmüş ve her bir yerine ekilmişti Jeongguk'un. Yanaklarında sümbüller, çenesinde manolyalar, burnunda erguvanlar, gözlerinde zambaklar açıyordu. Dudaklarında ise papatyalar vardı, Taehyung ise sevmediği papatyaları Jeongguk'un dudaklarına ekip oradan can buluyordu.

Jeongguk bu öpücüklerin etkisiyle mayışmış fakat kucağındaki çocuğu sıkıca sarmaya devam etmişti. 

Seokjin gördüğü bu manzara ile hayran hayran kardeşine ve onu hayata bağlayan çocuğa bakakalmıştı. Gözlerindeki yaşı etrafındaki hasta kalabalığına çaktırmadan elinin tersiyle sildi.

'Deli' diye yaftalanan bu hastalar bu aşk cümbüşünü görebilmek için odalarından kalkıp koşarak gelmişlerdi buraya. "Sonunda sonunda!" diye bağırdı kısa boylu, dişleri öne doğru olan çocuksu adam. Gözleri fıldır fıldır dönüyordu ve arada çoğunluğu dökülmüş saçlarıyla oynuyordu. 

"Öptü onu. Öptü onu. Çiçekler açtı artık çiçekler!" diye bağırdı ve gülerek etrafta koşturdu. 

Taehyung, Jeongguk'un kucağından indiğinde yaşlı bir teyze onun yanına gelip kocaman bir sarılma verdi. "Oğlum." dedi ve bağrına bastı onu.

Kadın lavanta kolonyası kokuyordu. Üstünde kedi desenli bir hırka vardı, doktoru sıkılmasın diye ona bu gibi el işleri yapmayı öğütlemişti.

"Senin iyiliğin için öyle çok dualar ettim ki." dedi kadın ve küçük bir çocuğa verdiği iki kazağı aldı. "Bunları size ördüm biriciklerim." 

Pamuklu kumaştan yapılmış olan iki kazağı eline aldı Taehyung, gözleri bu anın büyüsüyle yaşarmıştı. Sarı kazağın arkasında 'T', pembe kazağın üstünde 'J' yazıyordu. 

Jeongguk, gördüğü kazaklara büyük büyük iltifatlar ederek tombul teyzeye sarıldı ve onun yanaklarını sulu sulu öptü.

 **

Taehyung'un süslenmiş olan hastane odasında Seokjin, Doktor Namjoon ve Taehyung oturuyordu. Seokjin, kardeşinin yanında yataktaydı ve bir eli onun sırtındayken kendine çekmişti Taehyung'u. Doktor Namjoon'un anlattıklarını dinlerken arada kardeşinin boyası akmış pembe saçlarını öpüyordu. Taehyung ise elini Seokjin'in beline koymuş güçsüzce sıkıyordu.

"Onu son kez gördüm beyefendi," dedi Taehyung. "Namjoon diyebilirsin." dedi Namjoon güven verici bir ifadeyle. Taehyung'un yakınındaki sandalyeye oturdu ve dikkatle onu dinlemeye başladı.

mad  ●  taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin