'07'

476 49 3
                                    

İki yüzü belirsiz adam vardı kulübede. Giyimleri 2017'nin tarzına uymuyordu, daha eskiydi. 

Birinin elinde metal ve pürüzsüz olan bir çapa vardı. Adam onu sanki bir tüymüş gibi tutuyordu. Tartıştıkları belliydi fakat Taren ne konuştuklarını duyamıyordu. Çapalı adam, elindeki çapayla hızla duvara bir çizik attı, diğerini korkutmak için yaptığı belliydi. Çapalı adam son kez bağırınca arkasını döndü ve kapıya yürüdü fakat diğer yüzü belirsiz adam bir silah çıkardı ve gözünü bile kırpmadan çapalı adamı vurdu. Kurşun tam çapalı adamın kafasına isabet etti ve beynini parçalayıp etrafa saçtı. Silahlı adam, silahını indirdi ve bir iç çekti, sonra kulübedeki telefona yönelip bir numarayı çevirdi.

Taren korkuyla geri çekildi ve nefes nefese yatağına oturdu. Gördüğü şeyleri nasıl gördüğünü bilmiyordu fakat anladığı tek bir şey vardı, o da bu kulübede bir cinayet işlendiğiydi.

Genç adam, daha sonra bunu Opal'e anlatması gerektiğini aklına kazıyıp evin anahtarlarını aldı ve ayakkabılarını giyip hastaneye, Alex'i ziyaret etmek için yol aldı.

***

"Selam!" dedi Andrew, Opal'i görünce. Opal gülümseyerek selamına karşılık verdi. "Nasılsın?" dedi Andrew. "İdare eder, sen?" 

"Aynı." dedi Andrew. Bir-iki dakika konuşmadan sadece etrafa baktılar. "Ee," dedi en sonunda Andrew "Dün gece baya çılgındı değil mi?" dedi. Neredeyse ölecek olmasının hatırlatılması Opal'in hoşuna gitmese de belli etmeyerek "Evet, öyleydi." dedi. Yine bir-iki dakikalık bir sessizlik. 

"Şey," dedi Opal "O sanırım gerçekten bir ruh." ve gözlerini kapayıp Andrew'ın ona deli demesini bekledi. "Şey, sanırım. Şu ana kadar kasabanın yaşlıları kafayı sıyırmış sanardım ama, bir bildikleri varmış demek ki." diye yanıtladı Andrew. Opal rahat bir iç çekip gözlerini açtı ve "Buraya geldiğimizden beri işlenen tüm cinayetlerin sorumlusu o sanırım. Ve bu gece de tekrar gelecek sanırım." Andrew, Opal'in dediklerine kafasını salladı. "Dün gece seni tehdit etti, bir şey yapmayacak mısın? Kendini koruman lazım." dedi Opal. Andrew gülümsedi ve "Beni düşünmen ne kadar güzel." dedi. Opal kızardı. "Kendimi koruyabilirim merak etme."

"Ama o bir ruh. Ona karşı ne yapacaksın?"dedi Opal. Andrew omuz silkti. "Ah! Sana soğan vereyim mi? Crowley denen herif sürekli soğan veriyordu." 

"Opal, benim için endişelenmen hoşuma gitse de beni merak etme. Başımın çaresine bakarım." dedi Andrew. Opal nefesini dışarı sesli bir şekilde verdi ve "Sana bir şey olmasını istemiyorum! Kendine dikkat et, lütfen." dedi ve nereden geldiğini bilmediği bir cesaretle gidip Andrew'ın yanağına bir öpücük kondurdu, bunu yapmak için ayak parmak uçlarında kalkması gerekmişti çünkü Andrew çok uzundu. "Sonra görüşürüz." dedi Opal ve kızardığını belli etmemek için arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaştı. Andrew ise gülümseyip yanağını tutarak arkasından baktı.

***

Alex'in hastane odasındaki kapısı tıklatıldığında Alex dergi okuyordu. Kafasını kaldırıp kimin geldiğine bakınca gülümsedi ve "Hoşgeldin!" dedi neşeyle. Taren da ona gülümsedi ve "İyi misin?" dedi. "İyiyim, gelsene." dedi Alex ve güçlükle doğrulup yatağın köşesini işaret etti. "Oraya oturmam doğru olur mu bilemiyorum." dedi Taren. "Bir şey olmaz, gel otur." dedi. Taren ikiletmedi ve oturdu çünkü yorulmuştu.  

"Dünden beri nasılsın? Çok garip bir geceydi değil mi?" dedi Alex gülümseyerek. Taren içinin erdiğini hissetti ve "Evet, çok garipti." dedi. Taren'in gözleri Alex'in üstsüz bedenine kaydı ve yapılı vücudunu görünce yutkunmadan edemedi. Kolundaki damarlar gözüne çarpınca ikinci kez yutkundu ve o yutkunurken Alex'in onu izlediğinden haberi yoktu. Kafasını kaldırıp Alex'e bakınca göz göze geldiler ve utançla kafasını eğdi. "Sen, iyi misin? Yaran nasıl?" dedi Taren. "İyi, seni görünce dahada iyileşmiş hissettim." diyerek Taren'i dahada utandırdı Alex. "Dün gece hakkında," dedi Taren "Sanırım o şey bir ruh. Kasabalılar sürekli bize ondan bahsediyor-" Taren'in sözü Alex'in onu kendisine çekip beraber yatağa uzanmalarıyla kesilmişti. Alex'in vücudunun üstünde onun gözlerine şaşkınlıkla bakıyordu Taren. "Şu an bunu konuşmamıza gerek yok." dedi Alex ve yavaş yavaş dudaklarını ona yaklaştırırken "Seni görmüyorken özlediğimi fark ettim." dedi ve dudaklarını onun dudaklarına kapadı. Alex, kollarını Taren'in beline sarmıştı, Taren ise ellerini onun göğsüne koymuştu ve öpüşüne karşılık veriyordu. Alex, büyük bir şehvetle Taren'in dudaklarını öpüyor, ısırıyor ve yalıyordu. Öpüşmeleri derinleşince devreye diller girdi ve birbirlerinin ağzında keşfe çıktılar.

142Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin