Şehrin merkezine gelmiş olan Zi Tao kendini şımartmayı seven biriydi. Topluluklarındaki insanların yanı sıra o her zaman göz önünde olmayı istemişti. Ne yazık ki bu dileği hiçbir zaman gerçek olmadı. O insanlar için görünmez biriydi.
Şehir merkezi mahallelerine göre daha kalabalıktı. Etrafta aceleyle koşuşturan insanlar vardı.
Zi Tao bunun sebebini biliyordu. Şehir merkezinde çalıştıkları dalda en iyi olan insanlar için yapılmış ofisler vardı. Onlar mahallelerinde değil şehir merkezlerinde çalışırlardı.
Zi Tao hep onlar gibi olmak istemekteydi ama 18 yaşına gireceği halde henüz istediği mesleği bulamamış durumdaydı.
Onun yapabildiği iki şey vardı. Birisi sessiz sokaklarda şarkı söylemek diğeri de kendini savunması için annesinin onu gönderdiği wushuydu.
Ütopya' da insan ayrımı olmadığı için şarkıcılık gibi meslekler de yoktu.
Annesinin söylediğine göre bundan yıllar önce insanlık akıl almaz şeyler yapmıştı. Bütün kitaplar yakılmış, ormanlara zarar verilmiş ve şehirler talan edilmişti. Bunun sebebi de dönemin ileri gelenleriydi. Bunların içinde sanatçılar da vardı.
Ütopya' yı kurmalarıysa bu savaştan kurtulan insanların bulduğu kitap ve bazı albümlerin saklandığı sığınak sayesinde gerçekleşmişti.
Zi Tao bu sığınağı sadece okul kitaplarında ki resimlerden biliyordu. Şu an orası yasak bölgedeydi. 54 şehirin dışında, bilinmezlikte bir yerdeydi.
Sığınakta bulunan kitaplardan birinde Ütopya yaratılmıştı. Savaştan daha önce 1400 yılında yazılmıştı bu eser. T.More adlı bu düşünür kendi dünyasını yaratmış, insanları eşit tutmuş ve dinleri birbirinden ayırmadan ideal devleti kurmuştu.
Zi Tao bu hikayeyi düşündükçe 54 şehri kuran insanlara daha da hayran kalıyordu.
Düşünceleriyle boğuşurken bir kafeye giren Zi Tao, kahvesini alıp cam kenarına oturdu. Bir yudum aldı ve dışarıda koşturan insanları izlemeye başladı.
Fincanından ikinci yudumu aldığı sırada 2 yıldır hissetmediği o his tekrar etrafını sardı. Zi Tao biliyordu. O çocuk buradaydı. Bu rüyalarının sebebini de açıklıyordu. Rüyalar ona işaret vermişti. Ama Zi Tao korkuyordu. Bu çocukla göz göze gelince ne yapacağını bilmiyordu.
Sakince fincanını yerine bıraktı. Etrafına bakmadan sandalyesinden kalkmak üzere hareketlendi. Ama bir şey onu durdurmuştu.
Tao omzuna konulan elle donup kalmıştı. O eller onu tekrar yerine sabitledi ve karşısındaki sandalyeye oturttu. Tao inatla ona bakmamaya devam etti. Elleriyle oynuyordu, kafası da hareketli ellerini seyrediyordu.
Karşısındaki kişi masanın üstünden ona yaklaştı ve çenesini tutup ona bakmasını sağladı.
Zi Tao dehşete düşmüştü. Rüyalarındaki çocuk karşısında yine aynı kıyafetlerle oturuyordu.
Çocuk yüzünde ölümcül bir gülümsemeyle ona baktı.
''Geç kaldın, Huang Zi Tao. Seni ne zamandır beklediğimi bilemezsin.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UTOPIA -Düzenleniyor☆
Fanfiction"Her zaman ki gibi merdivenlerde ezilmekten son anda kurtuluyorum. Koridoru geçip sınıfa girmemse birkaç dakikadan uzun sürüyor. Sırama oturup eşyalarımı hazırlamaya başlamamla birlikte yine o yok edici gözleri üstümde hissediyorum. " Huang Zi Tao 1...