Kris' in şu an en çok merak ettiği şey Tao' nun gözleriydi. Hadi yapalım derken ciddi miydi? Bunu kendisi istediği için mi yapacaktı? Yoksa sadece Kris' i mutlu etmek için mi?
Yi Fan düşünüp vazgeçmek istemedi. Bacakları birbirine girmiş, nefes alışverişler adeta tek bir vücuttan çıkar hale gelmişti.
Kris yatağın yanındaki konsola uzanıp çekmeceyi açtı. İçinde küçük, yuvarlak bir kutu bulup onu aldı ve tekrar eski haline döndü.
''Tao ... Bunu istediğine emin misin?'' Kris sevgilisinin istemediği bir şey yapmadığından emin olmaya çalışıyordu.
''Halimi görmüyor musun? Beni daha ne kadar tahrik etmeyi düşünüyorsun? Biran önce şunu yapar mısın?'' Tao daha fazla oyalanmak istemiyordu. Şişmiş erkekliği ona hiç yardımcı olmuyordu.
Kris beklemeden kutunun kapağını açtı ve elini içine daldırdı.
''Pekala, başlıyorum...'' İşaret parmağını Zi Tao' nun dar deliğinden içeri soktu.
Tao dudaklarını ısırmaya başlamıştı.
''Canın acıdığında söyle lütfen.'' Kris son defa uyarısını yaptı.
Tao sadece kafasını sallamıştı.
Yi Fan diğer parmaklarını da içeri sokmaya başladı. Bu sırada Zi Tao tırnaklarını Kris'in güçlü kollarına geçirmekle meşguldü.
Kris makas hareketlerini yapmaya başladığında Zi Tao istemsiz olarak inliyordu ve Kris' in kollarında uzun süre duracağını belli eden izler bıraktığından emin oluyordu.
Yi Fan parmaklarını çıkarıp tekrar kutuyu eline aldı. Şimdi kendi penisine de yağ sürüyordu.
Üyesini Tao' nun girişine yerleştirdi.
''Beni yönet lütfen, Tao.''
Tao küçük bir inleme çıkararak onu onayladı.
Yi Fan yavaşça dar delikten girmeden önce Zi Tao' nun ıslak alnına bir öpücük kondurdu.
Tao içini dolduran hisle yüksek sesli bir inleme daha bıraktı.
''Lütfen... D-devam et!'' Kris verilen emirle daha da derine girdi.
Bu sefer Tao' dan acı dolu bir çığlık gelmişti.
''Durmamı ister misin?''
Kris pandasının acı çekmesini kesinlikle istemiyordu. Yaptıkları şey ona acı veriyorsa bundan hemen vazgeçerdi.
''Ha-hayır... Hareket et!''
Kris yavaş hareketlerle içine girip çıkıyordu. Kulaklarını Tao' nun inlemeleri dolduruyordu. Hareketlerine devam ederken dudaklarını pandasınınkiyle birleştirdi. Sağ elini yanağına koydu. Diğer eliyse Küçük Tao' yla ilgileniyordu.
Artık Yi Fan daha sert ve derine girmeye başlamıştı. Zi Tao bundan hiç rahatsız değildi. Kris onun zevk veren noktasını bulmuştu ve bundan çok büyük zevk alıyordu.
Acı yoktu. Sadece yüksek dozda (overdose ajshz) zevk vardı. İkisi de daha fazlasını istiyordu. Kris daha fazla derine girmek istiyordu. Tao Kris' i daha derinde hissetmek istiyordu. Yi Fan, Tao' nun deliğini zorlarken küçük çocuk konuşmaya çabalıyordu.
''K-kris... Ah! Be-ben ge-geliyorum..''
''Bekle, beraber yapmalıyız.'' Kris birkaç defa daha gel git yaptıktan sonra ikili aynı anda zirveye ulaştı.
Tao, Kris' in adını haykırarak gelmişti ama aynısı Kris için geçerli değildi.
''Seni seviyorum, Zi Tao.''
Kris zirvedeyken bunları söylemişti.
Tao ne demesi gerektiğini bilmiyordu. İçinde saf aşktan başka bir şey yoktu.
''Ben de... Ben de seni seviyorum, Wu Yi Fan.''
İkili çıplak ve terli vücutlarını birbirlerine dolayıp, gözlerinde Kris' in yırtık tişörtüyle uykuya adım attılar.
***
You who looks at me, you don't know my heart, it's already impossible to escape from
Love Love Love
Cause You're My Earth, Air, Water, Fire
You're My Earth, Air, Water, Fire Oh
The you looking at me, the me looking at you
Tao kulağına dolan sesle uyandı. Biraz daha dinlediğinde sesin Yi Fan' a ait olduğunu fark etti.
Hala gözünde olan yıpranmış tişört parçasını düzeltip Kris' e uzandı ve ona duygu dolu bir öpücük verdi.
''Günaydın.''
''Günaydın, bebeğim.''
Zi Tao yine kızarıyordu. Kris kendisini görmediği için mutluydu. Yoksa onunla dalga geçeceğine adı gibi emindi.
''Saat kaç?''
''Sen uyanmadan önce öğlene yaklaşıyordu. Sanırım on ikiyi geçti.''
''NE?'' Zi Tao hızlı bir şekilde yataktan çıkıp kıyafetlerini aramaya çalıştı ama gözündeki parça hiç yardımcı olmuyordu.
''Sakın gözlerini açayım deme! Kıyafetlerimi bulamadığım için benim açmam gerekiyor.'' Tao uyarısını yaptı ve aceleyle gözündeki yırtık tişört parçasını çıkardı.
Yerde sürünüp kıyafetlerini ararken gözüne farklı bir cisim ilişmişti. Az önce gözünde olan parçanın diğer yarısı...
Ne yani Yi Fan zaten çıkarmış ve uyandığından beri onu mu izliyordu?
Zi Tao kıpkırmızı oldu. Kris' in hala onu ve çıplak vücudunu izlediğini biliyordu.
''Tao gerçekten çok komiksin. Kalk kıyafetlerin burada.'' Yi Fan damaklarını göstererek gülmeye başladı ve elinde de Tao' nun kıyafetlerini tutuyordu.
''Seni küçük...'' Zi Tao ağzından kötü bir kelime çıkmaması için dudaklarını ısırdı.
Gözlerini kapatıp yavaşça ayağa kalktı. Penisini saklama gereği duymuyordu çünkü Kris göreceğini zaten görmüştü. Ve emindi ki hala da görmeye devam ediyordu.
Zİ Tao, Kris' e doğru uzanıp elinden kıyafetlerini aldıktan sonra kafasını yastığı geçirdi. Yi Fan' dan acı dolu bir bağırış duyduğunda kendi puan hanesine bir rakam eklemeyi unutmamıştı.
Hızlıca kıyafetlerini giyindikten sonra gözleri kapalı bir şekilde tekrar Kris' e döndü.
''Eve dönmem gerekiyor ve yolu bilmiyorum. Benimle gelir misin?''
Kris zaten bu teklifi bekliyordu.
Yüzünde o sapık sırıtışıyla Tao' yu yatağa doğru çekmeye çalıştı. Ama Zi Tao buna izin vermedi çünkü gerçekten acelesi vardı.
''Hızlı ol yaratık! Seni kapıda bekleyeceğim.''
Kris küçük pandasının arkasında tatlı bir şekilde gülümsüyordu. Aklına gece olanlar gelmişti. Tao' nun mükemmel bedeni ve kendi bedeninin uyumunu düşünüyordu. O tatlı dudaklarını ve küçük, sıkı deliğini. İçine hızlı ve sert şekilde girişi-
''Sana hızlı ol dedim Kris!''
Yi Fan ani sesle irkildi ve yataktan çıktı. Kıyafetlerini arıyorken aklına gelen düşünce yüzünden kahkahalarını durduramıyordu.
Zi Tao kesinlikle Bayan Huang' la aynı kanı taşıyordu. Kris, Tao'nun bağırma yetisini ondan aldığına artık emindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UTOPIA -Düzenleniyor☆
Fanfikce"Her zaman ki gibi merdivenlerde ezilmekten son anda kurtuluyorum. Koridoru geçip sınıfa girmemse birkaç dakikadan uzun sürüyor. Sırama oturup eşyalarımı hazırlamaya başlamamla birlikte yine o yok edici gözleri üstümde hissediyorum. " Huang Zi Tao 1...