Dört genç salonda oturmuş sessizlik içinde birbirlerine bakıyorlardı. Victoria karşısındaki, gözlerinde güneş gözlüğü takılı ikiliden korkmuştu. Henry’ nin kolunu sarmalamış oturuyordu.
Henry, en yakın arkadaşının ona bıraktığı küçük kardeşine bakıyordu. Çok büyümüş olduğunu düşündü. Boyu zaten uzundu ama daha da uzamıştı. Yüz hatları derinleşmişti. Her zamankinden daha güçlü görünüyordu. İlk tanıştıklarında 6 yaşında olan Wu Yi Fan artık yoktu. O bir adam olmuştu.
Öteki tarafta Tao gergin olan ortam yüzünden rahatsız hissediyordu. Kris kollarıyla onu sarmıştı ama bu bile rahat hissettirmiyordu.
Kris keskin sesiyle konuşmaya başladı.
‘’Abi… Seninle özel olarak konuşmam gerekiyor.’’
Henry, Wu Fan’ ın gittiği gün bu şekilde geri döneceğini biliyordu. Bilmediği çok fazla şey vardı. Kimdi? Nasıl gölge olmuştu? Neden insan değildi? Neden Tao’ nun gölgesiydi? Neden başka birisi değildi? Neden onu Henry büyütmüştü? Xiumin neden artık yoktu? Ölmesinin asıl sebebi neydi?
‘’Konu ne fasulye?’’
Kris, Henry ona fasulye diye hitap ettiğinde gülümsemesine engel olamamıştı. Karşısında oturan Victoria hem gözlük takan hem de bir psikopat gibi sırıtan bu çocuktan daha da korkmuş ve Henry’ nin koluna daha da sıkı sarılmıştı.
Wu Fan karşısındaki görüntüye acıyla baktı.
‘’Özel bir konuşma derken sadece ikimizden bahsediyorum.’’ Net bir şekilde söylemişti.
Henry, Victoria’ nın kulağına yatıştırıcı birkaç kelime söylemişti ve koluna dolanan elleri uzaklaştırmıştı. Victoria rahatlayarak bir gülümseme sunmuş ve Tao’ ya doğru yaklaşmıştı.
‘’Benimle arka bahçeyi görmeye gelmek ister misin Tao?’’
Tao önce karşısındaki kıza bakmış sonraysa Kris’ e dönmüştü. Sevgilisinden onaylayan bir gülümseme aldıktan sonra kıza dönmüş ve ayağa kalkmıştı.
Oda da yalnız kalan Kris ve Henry bir süre sessizce oturmuşlardı. Henry sessizlikten rahatsız olmuş ve konuşmuştu.
‘’Buraya geldiğine göre bazı cevaplara ihtiyacın olmalı. Ne oldu Wu Fan?’’
Kris, artık Tao yanında olmadığı için güneş gözlüğünü çıkarmış ve Henry’ e bir gülücük yollamıştı.
‘’Her zaman ki gibi sabırsızsın abi… Aslında cevaptan çok sana yaşadığım imkânsız bir olayı anlatmaya gelmiştim.’’
Kardeşinin gülümsemesine meydan okuyan bir şekilde cevap vermişti Henry.
‘’İmkânsız diye bir şey yoktur Wu Fan.’’
‘’Pekâlâ. Olay şu… Xiumin’ i gördüm, Henry. Onu gerçekten gördüm. Abimi gördüm. Hala aynı gözlere sahip... Hala aynı bedene… Onu son gördüğümden sonra hiçbir şey değişmemiş gibi yaşıyordu. Ve… Ve beni hatırlamıyordu. Bu nasıl olabilir?’’ Kris gözünden akan bir damla yaşı elinin tersiyle silmişti.
Henry duyduklarıyla küçük çaplı bir şok geçirmekle meşguldü. Ama bunu kardeşine yansıtmamaya çalışıyordu. O her zaman sakin olan taraf olmalıydı. O kardeşine güç veren taraf olmalıydı. İşi buydu. Bu şekilde olmak zorundaydı.
‘’Onunla konuştun mu?’’ Henry sesinin sakin çıkması için ekstra özen gösteriyordu.
‘’ O Tao’ nun arkadaşı. Onunla tanıştım ve beni hatırlamadığını fark ettim. Çok uzun sürmedi. Sonra gitti.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UTOPIA -Düzenleniyor☆
Fanfiction"Her zaman ki gibi merdivenlerde ezilmekten son anda kurtuluyorum. Koridoru geçip sınıfa girmemse birkaç dakikadan uzun sürüyor. Sırama oturup eşyalarımı hazırlamaya başlamamla birlikte yine o yok edici gözleri üstümde hissediyorum. " Huang Zi Tao 1...