Yorgunum.
İnsan hiç bir şey yapmadan da yorgun olabiliyormuş. Öyle uyuyunca geçen yorgunluklardan değildi bu. Ne yaparsam yapayım ebediyen kalacak gibi olan yorgunluklardan. Sanki kaçsam kurtulacak gibiyim ama insan her şeyden ve herkesten kaçabilir ama kendinden bir türlü kaçamaz. Bunuda en iyi bilenlerdenim.
Kulaklık, telefon, anahtarlarım ve cüzdanım. Hepsini alarak çıkıyorum kendim ve benden başkası olmayan evimden. Bugün öylece yürüyecek ve müzik dinleyecektim. Apartmanın dış kapısını açmamla karşı dairemden olan teyzeyle karşılaşmıştım. Saygı amaçlı eğilip yol verdim. Bana geçerken öyle bakmıştı ki...
"Yazık gül gibi çocuk çöktü. Adi bir kız onu ne hale getirdi. Oysa dünyalar onun gibi mutluydu" gözlerinden okuduğum cümlelerin bunlardan ibaret olduğunu biliyorum. Herkes acıyan gözlerle bakmaya devam ediyordu. Bunada alışmıştım artık.
İnsan zaten zamanla her şeye alışmıyor muydu?
Neye alışmamıştım ki ben de zaten? Ebedi bir kışa. Beni terk eden bir aşka. Yorgun bedenime. Siyah dünyama. Bana acıyan gözlere ve beni hiç sevmeyen evrene.
Yine de Hoseok gibi umut etmekten başka bir şey gelmiyor elimden.
Açtığım piyano sesi huzur vermişken yanımdan geçen insanları izliyordum. Bugün her zamanın aksine az önce karar verdiğim şeyi yapacaktım. İşlek bir caddenin kaldırımında ki banka oturup öylece insanları izleyecektim. Kalabalıktan nefret ederdim ama bu gün bunu yapacaktım.
Elleri cebinde küçük bir kız çocuğu durdu önümde. Belki gider umuduyla bir kaç dakika bekledim ama öyle bir niyeti yok gibiydi.
Sevimli bir burun, düz uzun saçlar ve siyah elbisesi vardı. Sevimliydi. Kulaklığımı çıkarıp ona baktım."Bir şey mi istemiştin sevimli küçük?" gülümseyerek sormuştum.
"Teyzem sana bir şey söylememi istedi" teyzesi mi?
"Teyzen mi?" başıyla onayladı.
"Yeter artık yoongi sshi peşimi bırak!" bu sözleri tanıyordum. Zaten kim olduğunu anlamamak aptallık olurdu.
Bunu söyledikten sonra hızlıca karşı kaldırıma yöneldi. Onu takip ederken gözlerim Saebyeok'un arkasında ki seni fark etmiştim.
Gözlerim seni görmesiyle acımaya ve dolmaya başladı. Kalbim sızlıyor ve çıkmak için göğüs kafesimi zorluyor gibiydi. Bana öylece bakıyordun. Gözünün değdiği her yerime acıları enjekte ediliyormuş gibi hissetmek, bana güçsüz olduğumu söylüyordu sanki. Nefesimi tuttuğumu acıyan ciğerlerim haber vermesiyle anladım ve derince bir nefes aldım. Hızlı adımlarla sana doğru giderken yerinden bir milim dahi oynamıyordun.
Yolun karşısından öylece bana bakarak duran saebyeoka sarıldım. Geriye doğru biraz sendelemiştik. Kolları iki yana açık ne olduğunu anlamaya çalışır cinstendi. Gözümden akan yaşlar omzuna damlıyordu. Kendisine gelmesiyle beni iteklemeye çalıştı. Onu daha da sıktım.
Kendimi sıktığım için acıyan boğazlarımı zorlayarak kulağına fısıldadım.
"Lütfen.. Lütfen birazcık böyle kalmama izin ver" kötü olduğumu anlamış olacak ki beni itmekte olan kolları vazgeçip tek eliyle sırtımı sıvazladı.
Seni kullandığım için üzgünüm saebyeok.. Adının anlamı gibi şafak vaktisin. Kara kışımı yok eden şafak vaktimsin.
Ve sana gelince kyoul.. Umarım beni ona sarılırken görünce benim çektiğim tüm acıların fazlasını yaşarsın. Ve sana hayatımda yer olmadığını çoktan seni sildiğimi farkedersin. Artık benim dünyamda sen olmayacaksın. Yakında karların eriyecek ve ben bahar gününü ulaşacağım..
![](https://img.wattpad.com/cover/124962373-288-k634760.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
winter/ Min Yoongi ✔[1.kitap]
FanfictionBu kitabın 2.kitabı-> spring day/min yoongi Sen benim en çetin geçen kışımsın. 09.10.2017/09.02.2018