❄14

1.9K 169 70
                                    

Medyaya Day6 grubunun bir parçasını koydum. Lütfen önce şarkının türkçe alt yazısını okuyup sonra hikayeye geçin. Cidden değer verilmesi gerken gruplardan. Dinlerseniz gerçekten sevinirim^^
Şarkıyı yeni keşvettim. Bu hikayeye bu kadar uyacağını bilmiyordum😍

Mutlu etmek için büyük şeyler mi yapmak gerekir? Bu benim dostlarım için geçerli değildi. Onlara çikolata alsam bile mutlu oluyor ve seviniyorlar.

Elimdeki poşetlere baktım. Onları mutlu edecektim ve bende mutlu olacaktım. Bence sevgi buydu. Aşk buydu. Güzel duygu buydu. Beni sevenleri mutlu etmek hepsiydi. Herşeye değerdi.

Evime davet ettiğimde hepsi şaşırmıştı. Onları fazla almıyordum evime. Neden alayım ki? 3.dünya savaşı çıkıyordu sanki onları buraya alınca. Komşu çocukları gibi dolanıyorlardı ortada ve ben onları durduramıyordum. Yaşlı bir insan nasıl olurda hiperaktif çocuklara baş gelebilirdi ki? Hiçbir şekilde önleyemez ve öylece etrafı dağıtmalarını yada birşeyleri kırmalarını izler. İşte tam olarak bende onu yapıyordum.

Kapı çaldığında elimdeki poşetleri evin köşesine koyup hızlıca açmak için kapıya yöneldim. Birkaç saniye içinde hiç ara verilmeden basılan zil sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Kapıyı hızla açıp zilde basılı duran ele bir tane geçirdim. Hak etmişti.

"Yah acıdı!" Hoseok elini ovuşturken konuşmuştu.

"İnsan evladı gibi düzgün bir şekilde bassaydın bunlar başına gelmezdi. Her neyse geçin içeri" dedim ve kapıdan çekildim. Teker terker girerken yüzlerini inceledim. Aklıma kazımak istiyordum.

Onlar birbirleriyle itişe kakışa içeri giderken gülerek kapıyı kapattım ve bende arkalarından salona girdim.

Boşbulduğum bir yere kendimi atmıştım ki Seokjin hyung konuştu.
"Eee yoongi anlat bakalım nasıl olduda bu kıymetli evine bizi aldın" herken gülerek onu onaylamıştı.

"Sizi de alsam suç almasam suç! Sadece birlikte vakit geçirelim istedim. Ne var bunda? İstemiyorsanız tekmeleyerek atabilirim sizi dışarı" ben gülerken itirazlar hep bir ağızdan yükselmeye başlamıştı.

"Neyse siz takıla durun jungkook sen benimle gel. Mutfaktan abur cubur getirelim" ben ayaklanınca oda beni takip ederek mutfağa geldi.

"Sen içecek poşetini koluna geçir ve bardakları al bende abur cubur tepsisini alayım" başıyla onaylayıp hızlıca dediklerimi yaptı bende tepsiyi alıp salona geçtim. Bu güzel görüntüyü seviyorum. Bana huzurun hala var olduğunu ispatlıyordu.

Hepsi masanım etrafına dizilmişti. Oratalarına tepsiyi koydum. Jungkook'ta içecekleri doldurarak servis ediyordu. Onlar aralarında koyu bir sohbete girerken bende onları inceliyor ve arada onlara katılarak cevap veriyordum.

"Hyung bunlarda ne?" köşeye koyduğum poşetleri eline almış ve bana soru sorarcasına bakan Hoseok'a baktım.

"Size hediye almıştım. Bana ver onlarıda dağıtayım" elindekileri bana uzatmıştı. Jimin konuşmuştu bu sefer.

"Bize hediye mi aldın?" heycanla konuşurken bir anda durdu.

"Bize neden bir şey aldın ki hyung? Yoksa bizi kızdıracak birşeymi yaptın?" yapmadım ama yapacağım Jimin. Bu yüzden bunlarla vicdanımı rahatlatıyorum. Özür dilerim.

"Bu senin" diyerek mavi poşeti ona verdim. Hızlıca elimden alıp açtı.
"Oha bu istediğim gömlek!" sevinçle konuşunca gülümsedim. Onu böyle görmek içimi kıpır kıpır etmişti.
"Hemen deneyeceğim" diyerek hızlıca yanımızdan ayrıldı.

"Bu senin Taehyung" kırmızı olanı ona uzattım. Hızla alıp onu açtı.

"Aman tanrım! Bu istediğim kamera! Ya ama hyung!" demiş ve üzerime atlamıştı.
"İn tepemden Taehyung çocuk değilsin sen nasıl taşıyayım seni!" onu itekleyerek kendimden uzaklaştırdım.

"Bu da senin hoseok" yeşil olanı ona uzatınca heycanla aldı. Açarken tuhaf tuhaf sesler çıkarıyordu. Açtığında sevinçle bağırmıştı. İstediği çantayı ve ayakkabıyı ona almıştım. Boynuma sarılırken aynı zamanda zıplıyordu da.
Onu kendimden uzaklaştırıp diğer poşetide Namjoon'a verdim.

Sevinçle açıp içine baktı. Sınırlı üretimdeki oyuncağı ve istediği kabanı görünce heycanla elini masaya vurmuştu. Sakar çocuk.

"Son olarak buda senin hyung" diyerek pembe olanıda ona uzattım. İçini açıp bakınca tiz bir çığlık atmıştı. Yeter ama bende insanım.

"Yoongi bu her yerde aradığım saat ve bu da en beğendiğim sweatshirt!"

Jungkook sevinenlere bakınca onunda böyle bir şey beklediğini biliyordum. Ama onun ki burda değildi.

"Ah üzgünüm jungkook sana ne alacağımı bulamadım" bana bakarken üzüldüğünü anlamıştım. Gülmemek için zor duruyordum.

"Sorun değil hyung" derken bile neredeyse ağlayacaktı.

"Buraya gel seni küçük velet" diyerek kollarımı açtım. Ayağını sürterek yanıma gelip sarıldı.

"Seni nasıl unuturum ben!" ondan ayrılıp cebimden stüdyomun anahtarını çıkarıp eline koydum.

"Artık oraya istediğin kadar gelebilirsin ve orayada senin istediğin fotoğraf makinasını koydum" sevinç çığlıkları atmıştı. O anda salona sinirle gelen Jimin'le herkes susmuştu.

"Bu valizin ne demek olduğunu bize açıklamak ister misin hyung?" işte söyleme zamanı gelmişti.







winter/ Min Yoongi ✔[1.kitap]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin