Yavaşça yaprakları sonbaharın etkisiyle değişen ağacın altına uzandım. Hafifçe esen rüzgar hırkama daha da sarılmama neden olmuştu. Zaman çok çabuk geçiyor.. Ve kış geliyorum diyordu.
Mevsimler geçiyor zaman değişiyor ve tekrar kış geliyor. Adını aldığın mevsim bile tekrar geliyordu sen ise asla.
Ama şu da var ki.. Gittikçe iyi oluyordum. O kadar aklıma gelmiyorsun artık. Ve ben yavaş yavaş iyileşiyorum. Zaman tam olarak olmasa da biraz işe yaramıştı sanırsam.
Az öncekine oranla birazcık daha hızlı esen rüzgar ağacı sallayarak sarı, kırmızı ve yeşil yaprakları üzerime düşmesini sağlamıştı. Gerçekten harika bir görüntüydü. Üşümüştüm ama bu yaprak seremonisini görmeye değmişti.
Senin aksine sonbaharı seviyordum. Ama şimdi daha çok seviyorum. Sonuçta senin sevmediğin bir mevsimdi. "Ağaçların öldüğünü görmekten nefret ediyorum" dediğini hatırlıyorum. Bazen bu kadar aptal birini nasıl sevdiğimi anlamakta zorlanıyorum. Ama biliyorum ki bazen bazı şeyler benden habersiz hayatıma giriyor.
Hayatın gerçeği budur kyoul! Doğar büyür ve ölürsün. Önemli olan ne için büyüdüğündür. O zamanlar ben seninle olmak için bu dünyaya geldiğimi sanırdım. Bunun için büyüdüğümü ve bunun için öleyeceğimi...
Şimdi bakıyorum da acılarımın beni ne kadar olgunlaştırdığını görüyorum. O zamanlar çok toymuşum. Ben asıl şimdi büyüyorum.
Telefonumun çalmasıyla doğrularak cebimden çıkartıp elime alıyorum. Fakat telefonumda en ufak bir kıpırtı dahi yoktu. Sağıma soluma bakarak sesin geldiği yeri anlamaya çalıştım. Ayağa kalkarak ağacın arkasından gelen sesi takip ettim. Beyaz telefonu görmemle elime aldım. Ekranda yazan "Angel" yazısına baktım. Tekrar etrafa gözgezdirdim. Ama benden başka hareket yoktu etrafta. Sanırım sahibi burada unutmuştu. Açmalı mıydım? Yoksa açmamalı mıydım?
Elimle açma tarafını kaydırıp kulağıma götürdüm.
"Merhaba?" dedim merakla.
"Ah sonunda biri açtı!" sesinden heyacan ve korku akan kıza cevap vermeden öylece bekledim."Hey orda mısın?" benden ses gelmeyince sanırım sormak istemişti.
"Evet?"
"Ah bu güzel bir anda gittiğini düşündüm. Şey.. Elinizdeki telefon benim ve ben onu kaybettim. Acaba onu bana getirme olasılığınız var mı?" ben üşengeç bir insanım.!
"Hayır" düz bir cevap vermiştim.
"Lütfen.. Bakın gerçekten benim için değerli bir şeyi elinizde tutuyorsunuz. Onu mutlaka almam gerek"
"Bundan bana ne? Kaybetmeseydiniz."
"Ah zaten kaybetmekte istenerek yapılan birşeydi! Şöyle yapalım o zaman. Siz bana nerde olduğunuzu söyleyin ben gelip alayım?" işte istediğim cevap buydu.
"XXX parkındayım. Çıkış kapısından üç ağaç sonra sola dönün. Beni göreceksiniz. Üzerimde siyah uzun bir hırka var"
"Ah hemen geliyorum"
"Bekliyorum" dedikten sonra kapattım....
Nerden bilebilirdim ki?
Bazı şeyler tesadüf değil miş...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
winter/ Min Yoongi ✔[1.kitap]
أدب الهواةBu kitabın 2.kitabı-> spring day/min yoongi Sen benim en çetin geçen kışımsın. 09.10.2017/09.02.2018