Bölüm 11

496 34 3
                                    

İyi okumalar😊

Leonardo başının ağrısını geçirmek umuduyla önündeki viski bardağından büyük bir yudum aldı. Başının ağrısı geçerdi elbet ya göğsündeki ağrı onuda içkiyle geçirebilir miydi?... ikinci büyük yudumuda alarak kapıldığı düşüncelerde kaybolduğu sırada omzuna dokunan elle irkildi. Gelenin kim olduğunu biliyordu ancak konuşacak durumda değildi. O yokmuş gibi davranarak tüm içkiyi tek seferde içti. Brendan Leonardo'nun tavırlarından anlamıştı ancak yinede sessizce yanında ki sandalyeye oturup bekledi. Konuşmayacağını biliyordu hep öyle olmuştu. Ama onun yanında olduğunu bilmeliydi. Leonardo cebindeki paralardan çıkarıp masaya koyduktan sonra birşey demeden Dark Devil'den ayrıldı. Onun için gece sadece burada bikmişti..

Brendan biliyordu... Aklını karıştıran kızla ilgili bir çözüm bulamazsa kendini kaybedecekti. Fırtınadan kayıpla ayrılan bir gemiydi o en ufak bir meltemde batacaktı. Sıkıntıyla derin bir nefes aldı. Yarın Stefan'la konuşarak bu durum için elinden geleni yapacaktı.

İçtiği brendi şişesini kafasına diktiği sırada gözleri merdivenlerden aşağıya inen hamile karısına takıldı. Aklını yitirmiş olmalıydı bu saatte buraya gelmekle. öyleki etraftaki erkeklere baktı. Şanslı hergelelerin hepsi karısına değil önlerindeki oyunlarla ilgileniyordu. Karısının ona yaklaşmasını beklerken içkisini yeniden kafasına dikti. " Birşey mi oldu Rose" Rose ellerini kenetleyip gözlerini Brendan'a kilitledi " Brendan.. sıkıldım." Brendan yana doğru kıvrılmış dudaklarıyla karısını süzdü " Oyun oynayabilecek havamda değilim bebeğim. Şimdi yukarı çık ve dinlen.." Rose hızla ellerini masaya koyup Brendan'a eğildiği sırada herkesin bakışları onlara döndü. "Sabrımı mı sınıyorsun Brendan. Hapis hayatı yaşatmanın sebebi ne.? Beni daha ne kadar bu şekilde tutacaksın?" Brendan karısının sert bakışlarına uygun bakışlarıyla karşılık vermişti. " Bunu konuşacak yer burası değil şimdi odana dönüyorsun. " " Hayır.. Yeter artık anlıyor musun? Senin problemlerinin cezasını ben çekmeyeceğim." Bu sefer masaya elini vuran  Brendan'dı. Rose korkarak geriye doğru birkaç adım atmıştı ki kolunu sıkan parmaklarla durdu. Ancak kocasının bakışları onda değil oyun oynayan adamlardaydı. Brendan gür sesiyle " Herkes ellerinde ki oyunu bırakıp çıksın." Şaşkınlıktan ve meraktan ne yapacaklarını bilemeyen insanlar Brendan'ın ikinci ikazıyla hemen toparlanıp çıkışa doğru ilerlediler. Dark devil tamamen boşaldıktan sonra ise Brendan ayağa kalkarak karısının iki kolunu kavrayıp kendine çekti " Şimdi beni iyi dinle.. Bana hesap soracak hakka hiçbir zaman sahip olmadın şuan olabiliceğini de düşünme sakın. Diğer duruma gelecek olursak odadan çıkmanıda yasaklamamı istemiyorsan adımlarını düşünerek atmanı öneririm aksi takdirde alacağın ceza daha ağır olur ve hamile olman inanki bunu değiştirmez.. çünkü sağlam bir şekilde yanımda durman için her önlemi alırım. Onların hedefi ben değilim. Bana zarar verecek en önemli yolu biliyorlar. Sen benim zayıflıgımsın Rose.. Seni korumak ise benim görevim.. " dedikten sonra hırsla karısının dudaklarını öptü. İkaz niteliği taşıyan bu öpücük ikisinide esir aldığında Rose'un kafasındaki planda netlik kazanmıştı.

Mihrimah odasına doğru çıkarken Selim'in beline sarılmasıyla durdu. " İyi akşamlar düşesim.." Mihrimah gülümeyerek ellerini kocasının ellirine koyup başını arkaya eğdi. "Hayırlı akşamlar sevdiğim".. Farlı dillerde söylenen cümleler nasıl oluyordu da böyle güzel duyguları hareketlendiriyordu. Selim Mihrimah'ın başını öpüp iyice sarıldı. Ona her geçen zaman dahada bağlanması mümkünmüydü. Ruhuna işlemesi.. çölde kalmış gibiydi ve en güzel serapta şuan kolları arasındaydı. Susuz kalmış ve ona muhtamışcasına genç kızın duduklarını öptü. Sevdiği kadının kokusunda yeniden şekillenirken dudakları ve nefesiyle kulağına eğildi " seni özledim düşesim.." Mihrimah gülümseyerek genç adama baktı. Kalbi dayanır mıydı gece kadar siyah gözlerdeki ifade edilemeyen duygulara. Esiriydi o gözlerin içinde.. Celladı da oydu oysaki yareni de..

Leonardo hızla çıktığı odasının kapısını sertçe kapatarak yatağına çöktü.. Ne yapmalıydı.. Aklında Claire ve Victoria'nın cümleleri dolaşırken yeşil gözlerdeki çaresizlik geldi. Kırdığı kalbin dağılan her bir parçası ruhunu yaralamıştı. İstemiyorum derken bile ne kadar arzuladığını şimdi daha net görüyordu. İsabel'in silinen herbir karanlığı Jasminenin güneşiyle aydınlanıyordu sanki. Aşık olamazdı. Sevdiği tek bir kadın vardı. Onun yerine kimseyi koyamazdı. Koymamalıydı... Ancak bu yükü tek bir kişinin üzerine de yıkamazdı. Eğer bir pranga takılacaksa Onunla beraber kendiside takmalıydı. Doğrusu buydu. Düşüncesizce davranmasının cezasının bedeli böyle bir esirlikle ödenirdi.. Sessizdi Leonardo hep öyle olmuştu. Acıtarak yıkımlar yaratarak severdi. Kaybetmekten korktuğu kadar kaybeden de o olmamışmıydı..   sıkıntıyla elini saçlarından geçirdi. Artık kararını vermişti. Evleneceği kız Jasmine olacaktı.. Genç kızın reddetme gibi bir lüksü yoktu. Yatağından kalkarak çalışma odasına gitti. Oturduğu sandalyeye yaslanarak masasının üzerindeki kağıtları eliyle uzaklaştırdı. Boş bir kağıdı eline alıp kalemini mürekkebe batırdı. Artık kararlıydı yanlış olan bir şeyi anca bu şekilde doğruya çevirecekti. Cümleler netti aklındakiler gibi. Ancak kalbinde binlerce şüpheler vardı. Derin bir nefes alarak başladı 'Sevgili Düşes Victoria Beaufort
Müsait olduğunuz en yakın zamanda sizi ziyaret ederek üzerinde konuştuğumuz konuyu sonuca bağlamak istiyorum. En saygın dileklerimle. Hardwick Dükü Leonardo Ferrers..' imzasını da atarak kağıdı zarfa koydu. Onun için uzun bir gün yine uzun bir gece ile devam edecekti.

Victoria sarı yaldızlı zarfa baktı. İmzadan kimden geldiği açık bir şekilde belli oluyordu.  Tıpkı onu yazan gibi soğuk ve kibir doluydu. İçinde yazanları tahmin etmesine rağmen açıp okuduğu sırada yüzünde hüzünle Claire'ı çağırdı.

Claire annesinin söylediklerine inanamayarak masadaki zarfı alıp okudu. Sanki o okuyunca kelimeler değişerek görmek istediği cümleleri oluşturacaktı ama  olmadı. Gözleri dolmuş halde annesine baktı. " Bu.. Bu.. olmamalı.. " Victoria üzgünce koltuğa oturdu. " Eğer evlenmek istemezsen seni anlarım eğer istersen de yine saygı duyarım." Claire kafasını sallayarak kapıya yöneldi " Bu evlilik olmayacak O adamla evlenmeyeceğim.. geldiğinde onunla konuşacağım." Victoria kızına anlayışla bakarak kafasını salladı. Peki Jasmine.. onun itibarı.. duyguları ne olacaktı. yaşananlar ortaya çıktığında onu hangi kelimeler  korurdu..

Jasmine arkasından sarılan cılız kollara baktı. Yine eskisi gibi olmak istiyordu. Kırgınlıklarını geride bırakıp ona güvenmek.. "özür dilerimm" geçmişin izlerini taşıyan özür silebilir miydi gerçekten anıları. Kapatabilir miydi yaraları. Umut etti Jasmine.. ellerini genç kızın kollarına sardı. "Geç oldu.. " "üzgünüm  " "mutlu olmalısın Claire. Ancak seni o zaman affedeceğim" Claire gözünden akan yaşlarla kafasını genç kızın boynuna  gömdü " senin mutluluğunu görmek beni de mutlu edecektir.. artık mutlu olmalısın.." jasmine gözünden akan yaşlarla uyumlu gülüşüyle huzuru hissetti.

"Ne demek Rose yok.." " efendim sordum kimse dışarıya çıkmadığını söylüyor" Brendan derin bir nefes alarak hırsla ellerini saçlarından geçirdi. " nasıl görmediniz.. ben sizi uyarmadım mı" "efendim.." adamın cümlesi Brendan'ın yumruğuyla yarıda kaldı. Brendan sendeleyen adama bu sefer tekme atarak yere düşmesini sağladı. Üzerine eğilerek yakalarından tutup kaldırdı " onu bulamadığınız her bir gün için canınızı alacağım tek tek.. anladınız mı beni" adam burnundan akan kanı eliyle silerek başını salladı. Brendan hızla adamı ittirip dışarıya çıktı. Eğer ona birşey olursa yaşayamazdı. Nefesinde hayatı bulmuşken şimdi nefessiz kaldığını hissediyordu. Çaresizce etrafına bakında.. öyle ya koskoca lucifer çaresizdi..

Gölgelerin DİLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin