Ağır veya hafif yaralı olan tüm herkes... Ayrı ayrı ambülanslarla olay yerine en yakın hastaneye sevk ediliyordu. Kutay, Dilan, Başak ve Eren Mert'in yakın arkadaşları olarak onun olduğu ambülansa binmişti. Can ve Sezgin tek başlarına ayrı ambülanslarla geliyorlardı. Yolda giderken Başak Eren'e Sezgin'in ciddi biçimde vurulduğunu söyledi. Eren suçluluk duygusuyla birlikte merak duyuyordu onun durumuna karşı. Ağrıyan ve sızlayan başına rağmen. Ambülanstaki görevlilere kendisinin başına geleni de anlatmıştı.
İçlerinde durumu en acil olan kişi ise Sezgin'di. Kurşunun giriş ve çıkış yarası da vardı. Bir saniye dahi bekletilmeden ameliyata alındı. Hastaneye ayak basan Eren hemşirenin peşine takılırken Dilan sedye ile götürülen Mert'in başında duruyordu. Eli ayağı titriyordu, Mert'in kapıdan içeri ameliyata alınmak için sokulduğunu görünce. Ölüm olasılığı çok düşüktü ama kolunda kalıcı bir hasar meydana gelirse diye içi içini yiyordu. Başak ise elinde telefon, Merve'ye olan biteni nasıl söyleyeceğini düşünüyordu.
Can'ın ise bacağını sıyıran kurşunun yarası tedavi ediliyordu. Dikiş ile atlatabileceği bir yaralanma gibi gözüküyordu.
Doktorlarla birlikte Sezgin'in ameliyatına girmişti asistan Erkan. İlk dakikalarda Ahmetlerin de orada olması Eren'in sinirlerini bozuyordu.
Doktorun ilk gördüğü şey kalp zarının şiş ve sağ yanında bir delik olduğuydu. Kalbin her atışında delikten bir miktar kan sağ göğüs boşluğuna boşalıyordu. Herkese sıvı ve dikişleri hazır etmesini söyledi. Böyle durumlarda kalp zarını açtığında ani olarak kan boşalır ve kalp durabilirdi. Karşısında genel cerrahiden uzman bir doktor vardı.
Kalp zarını açtılar. Kurşun sağ kulakçıktan girip, sağ karıncığı boylu boyunca yırtmıştı, Yırtıkların düzensiz olması ciddi risk oluştursa da aralıklı olduğu ve sağ taraf yaralandığı için kanama sınırlı kalmıştı. Sağ tarafta basınç daha düşüktü, normalde solda büyük tansiyon 12 iken, sağda 2-3 oluyordu. Sol karıncık yaralansaydı Sezgin belki de 1-2 dakika içinde ölebilirdi.
Kalp zarını açıp Sezgin'in kalbini eliyle yakaladı. Atan bir kalbi ellerinin arasında tutmak çok garip bir histi. Kanayan bölgeleri iki parmağı arasında sıkıştırıp cerrah arkadaşına dikişleri atmasını söyledi. Önce karıncığı diktiler. Daha sonra kulakçığa dikiş attılar ama kalbin duvarı lime lime olmuştu. Bu kalple Sezgin belki de...
Belki de birkaç gün idare edebilirdi. Kalp nakli şart gibi gözüküyordu. Dokuları dahi uyuşan bir kalp bulunana kadar ventriküler destek cihazıyla (VAD) hastane ortamında yaşamına devam edecekti. Saatler boyu süren ameliyatın sona ermesine yakın Merve de İstanbul'a ayak basmış ve hastaneye gelmişti.
Mert ameliyat sonrası uykudayken kalıcı bir hasar almayışına sevinen Dilan Allah'a şükrediyordu.
Olan biten tüm her şeyi telefonda Berk'e anlatan Kutay ise hala kendinde değildi. Sezgin'in ameliyatından çıkan doktorların karşısına dikildiler 4'ü birden. Doktor ve asistanı Erkan ölüm riskini şimdilik atlattığını fakat kalp nakli ameliyatı olması gerektiğini anlattı. Merve'nin bir yanı sevinçten uçarken bir yanı da hala aynı endişeleri ve tereddütleri hissediyordu. 4 saatlik yol 4 dakika gibi sürmüştü. Sanki o da kalbinden vurulmuş ve nefes alması imkansızmış gibi hissediyordu. Konuşmalara kulak misafiri olan yaşlı adamın yanına oturdu sandalyeye. Adamın saçları bembeyaz ve vücudu kırış kırıştı. Eren, Başak, Kutay ise kafeteryadan bir şeyler almak için yürüyorlardı. Dilan ise hala Mert'in yanındaydı.
"Takma boşversene... Nasıl olsa ben de öleceğim yarın ve kimse umursamayacak."
Dedi yaşlı adam Merve'ye. Adamın ağzından çıkan cümleye inanamıyordu. Ruh halinden dolayı halüsinasyon görüyor olabilir miydi? Kafasını adama doğru çevirdiğinde "Ne diyorsun amca?" dedi kısık bir ses tonuyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Cuma
Non-Fiction2016 yılının yaz mevsiminde hayatının dönüm noktasını yaşayan Eren karakterinin hayatını ve çevresindekilerin hayatını anlatmaktadır. Yıllar boyunca herkes birbirleri için değişecek ve birbirlerinin kusurlarını kabullenecek kadar iyimser davranmıştı...