Okulların başlamasından ziyade artık yoğunlaşan dersler herkes için sıkıcı bir hale geliyordu. Aylardan ekim olmasına rağmen havalar hala yaz modunda gidiyor ve akşamları üşütmüyordu. Derin de bu yıl Barış'la aynı sınıfta olunca bazı durumlar onu üzüyordu haliyle. Ona büyük bir şiddette bağlılık hissetmiyordu, ya da güçlü bir sevgi... Sadece onun tarafından önemsenmek ve daha fazla ilgi görmek istiyordu, onun ne kadar duygusallıktan ve aşktan uzak olduğunu bilmesine rağmen. Beyni zehir gibiydi ve bunu duygularına harcamaması Derin'i üzüyordu. Sınıftaki kızları sinir edip eğlencesine kavga eden tipik erkekler gibi davranıyordu, ama bir şeyler farklıydı işte.
Her hafta sonu geldiğinde Eren, Derin, Barış ve küçük kardeşi sahildeki kafeye gidip çay içiyorlardı, bir şeyler atıştırıyordu. Hafta içi yoğunluğunun stresini dışarıda atmak üçüne birden iyi geliyordu. Özellikle Eren ve Derin için. Hep birlikte yürürken şemsiye altına sığınmaları ve kulaklarına müzik ritmi gibi gelen yağmur damlalarının sesi...
Eren ne zaman dışarıya çıksa etrafındaki her şeyle konuşuyormuş gibi davranıyordu. Baktığı her ağaçta, her bankta yaşattığı hayalleri ve ilham kaynakları... Yalnız başına kulaklığını takıp Dragos Tepesi'ne kadar yürüyüp geri dönüyordu bazen. Yol boyunca da müzikler eşliğinde zihnini birbirinden bağımsız hayallerle meşgul ediyordu. Sağda solda mangal yapan aileler, bisiklet turuna çıkan gençler, el ele verip yürüyen sevgililer... Ne ararsa oluyordu genelde etrafında. O hayalleri gerçekte yaşadığı tüm olumsuzlukların üzerini örtmek için kuruyordu. Kendini yürüyüş bahanesiyle dışarı atıp hayalleriyle teselli etmese, evde dört duvar arasında iyice baskı altında hissedecekti.
Onlar günlerini eskisine göre biraz daha sakin ve sessiz geçirmeye başlarken Dilan'la Mert önden ayrı olarak buluşmuştu Kadıköy'de. Mert Erenlerin yanına gelecekti ama orada bir topluluk olacaktı. Haliyle Dilan'la istediği gibi vakit geçirmesi imkansız olacaktı. Kadıköy sahiline adım attıkları gibi çiçekçi ablaların gazabına uğrayan Mert, aldığı gülü Dilan'a verdi. İşin garip tarafı Eren, Derin ve Barış tayfası da kaçamak yapıp Kadıköy gezmelerine çıktıklarında Barış da o kadınların gazabına uğramıştı ve aldığı gülleri Derin'e vermişti. Onun için o güller boşa gitmemeliydi ama Derin için oldukça anlamlıydı. Barış her ne kadar "15 liram gitti." Deyip dursa da, efsane bir gün olmuştu. Bunu söylerken de kötü niyeti yoktu. Çünkü çiçekçi ablalar Barış "Siz çok para harcıyorsunuz ben ekstra bir kuruş bile harcamadım." Deyince gelmiş ve o gülleri aldırtmıştı.
Elinde gülle doğup büyüdüğü yerde kendini oldukça huzurlu hisseden Dilan bir bardak çayla içini de ısıttı. Mert'in sesi onun en sevdiği şarkı gibiydi. Onunla oturduğu yerde tüm konuları konuşabiliyordu. İki çılgın, birbirinden deli iki karakter. İlk önce Fenerbahçe'nin ligdeki durumundan siyasete, daha sonra da okuldan aşka kadar her şey... Vapurların denizdeki dalgaları daha hırçın bir hale sokması ve insanların aceleci tavırları ortamı iyice heybetlendiriyordu. Deniz kokusunu kıyılardan daha içerilere kadar taşıyan hafif bir lodos da vardı, tam aşklarına ve sohbetlerine uygun bir ortam. Kol kola yürürlerken bile çılgınca gülüp eğleniyorlardı. Mert mayıs ayında Erenlerin yanına geldiğinde bir ciğer esprisi almış başını gidiyordu. Küle dönmüş bina fotoğraflarını atarak "Ciğerim." Yazan, "FECİ ŞEKİLDE YIKILDI" başlıklı yazıları "Hayallerim..." diye gruba atan bir çocuktu... O günden sonra sitedeki herkesin diline dolanmıştı bunlar. İşin iyi yanı ise Mert Dilan'la tanıştığından beri ciğerleri yanmıyordu ve hayalleri yıkılmamıştı. En azından bu sefer bunlar olmamıştı.
Ayrılmalarına yakın Kadıköy sahilinde dizlerinden aşağısını denize sarkıtacak pozisyonda yere oturmuştu ikisi de. Saatler boyunca süren enerjik ve eğlenceli sürecin ardından duygusal cümleler geçiyordu aralarında. Mert geçmişte yaşadığı olumsuzluklardan dolayı güven sorunu olduğunu, en son ihaneti de en yakın arkadaşından yediğini anlatıyordu. O sırada Dilan'ın gözleri doldu ve Mert onun denizin derinliklerine doğru odaklandığını gördü. Elini onun eline uzatarak "Ne oldu, anlattıklarımdan mı etkilendin?" dedi naif bir ses tonuyla.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Cuma
Saggistica2016 yılının yaz mevsiminde hayatının dönüm noktasını yaşayan Eren karakterinin hayatını ve çevresindekilerin hayatını anlatmaktadır. Yıllar boyunca herkes birbirleri için değişecek ve birbirlerinin kusurlarını kabullenecek kadar iyimser davranmıştı...