Yaptığım taklide kahkahalarla gülen Taehyung'a gülerek baktım. Gülmesini zar zor durdurduktan sonra gözleri yaşlı yaşlı bana baktı. "Nasıl düştüğünü bir daha gösterir misin?" Dedi gülüşlerin arasından.
Aklıma dolan lise anılarımla yeniden kıkırdadım. Elimde bir tepsi tutuyormuş gibi yapıp bir adım attıktan sonra yere kapaklandım. Taehyung oturduğu revir yatağında, ben ise yerde gülüyordum.
"Bütün yüzüne elindeki pasta bulaşmıştı."Aslına bakılırsa, Taehyung'a anlatana kadar bu kadar anım olduğunun farkında bile değildim ya da bu kadar komik olduklarının.
Koluyla karnını sararken acıyla mırıldandı. "Karnım ağrıdı." Derin nefesler alırken yerimden kalktım. Geçen birkaç haftada hayatımda konuşmadığım kadar Taehyung ile konuşmuştum ve bu gerçekten mükemmel hissettiriyordu. Yapmacık arkadaşlar gibi yalandan dinlemiyordu bir kere, asla sözümü kesmiyor, merak ettiği her şeyi soruyordu. Hayatımda ilk defa bu kadar değerliymiş gibi hissetmiştim. Ağzınızı oynatsanız size dikkat kesilen birine sahip olsanız eminim siz de böyle hissederdiniz.
Üstümü biraz silkeledikten sonra derin bir nefes alıp karnımı tuttum. "Bu kadar gülüşme yeter. Ben malzemeleri hazırlayayım, bugün hekim başıyla köye ineceğiz."
Gülen yüzü hafifçe asıldığında burukça gülümsedim. Yalnız büyüdüğü o kadar belliydi ki, bir an olsun yanımdan ayırmak istemiyordum. "Ne zaman geleceksiniz?"
"Bilmiyorum, çok geç olursa köyde kalacağımız söylendi. En geç yarın sabah gelmiş olurmuşuz."
Sıkıntılı bir nefes üflerken oturduğu revir yatağına kendini attı ve tavana bakmaya başladı.
"Gitmeni istemiyorum." Diye mırıldandı üzgün üzgün. Çantaya eşyaları doldurmaya başlarken gülümsedim. "Yapma ama Taehyung, normalde zaten bütün gün beraberiz."
Aslında hastalığı birkaç gün önce tamamen bitmişti ama o bunun biraz daha süreceğini söylememi istemiş ve bu süreçte revirde kalıp benimle vakit geçirmişti. Öyle ki kendi odasının yolunu unutmaya başladığını bile düşünüyordum.
Aklıma gelmişken sormak istediğim için arkamı döndüm. "Taehyung?"Anında yattığı yerden kalktı ve "Efendim?" Diye cevap verdi. "Odanın yolunu unutmadın değil mi?" Cümlemi bitirdiğimde gözlerini kırpıştırarak bana bakması kıkırdamama neden oldu.
"Aslına bakarsan o kadar uzun zamandır buradayım ki, sarayın orta yerinde beni bıraksan ve herhangi bir odaya gitmemi söylesen yolları şaşırım."
"Üstelik çocukluğun bu sarayda geçmişken." Diye ekleyip yeniden kıkırdadım.
"Çocukluğum bu sarayda değil odamda geçti." Diye düzeltti sözlerimi. Ancak bunu kırgın ya da laf sokar şekilde yapmamıştı, gerçekten yanlış söylenmiş bir şeyleri düzeltmek ister gibi söylemişti.
Dudaklarımı birbirine bastırıp sessiz kaldım. Yalnız büyümüş -aslında büyüyememiş- bu çocuğa ne desem yetmezmiş gibi geliyordu.
"Her neyse." Dedim yumuşak bir şekilde. "Benden önce yalnız kaldığında ne yapıyorsan, onları yap." Toparladığım çantayı kapatıp ayağa kalktım. Çantayı boştaki yatağa koyup elbisemin bel kısmındaki kemer tarzı geniş yere cep telefonumu koydum. Tabii ki cep telefonu burada işime yaramıyordu ama telefonumu ortalık yerlerde bırakmak yapmış olacağım en aptalca şeylerden biri olabilirdi.
"Yani boş boş oturayım." Diye mırıldanan Taehyung'a baktım. Başkası yapsa itici gelecek olan şu nazı Taehyung yaptığında nedense tatlı oluyordu. Şu anda onu bu şekilde gören, elinden oyuncağı alınıp bir köşeye oturtulmuş ve sessiz olması söylenmiş bir çocuk olduğunu düşünürdü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE LETTER FROM FUTURE - KNJ
FanfictionBir mektup almak sizi heyecanlandırmaz değil mi? Peki bu mektup gelecekten geldiyse? ******* "Ve sana yemin ederim, bu kalp sadece senin için böyle atacak."