-8-

92 18 15
                                        

Büyük ve karanlık bir odaya girdiğimde ürperdim. Burası neresiydi?

"Geliyorlar." Ben duvarları incelemeye çalışırken bir anda arkamdan gelen sesle o tarafa döndüm. Karşımdaki Namjoon'du. Bunun bir kabus olduğun farkındaydım ama durduramıyordum.

Namjoon önceki kabuslarımın aksine şu anda çok kötüydü. Gözlerinin beyaz yerleri kıpkırmızı olmuş, boynundaki damarlar belirmişti ve saçları darmadağınıktı. Kudurmuş bir hayvandan farksız görünüyordu ama sakindi.

"Geliyorlar Yu Na" dedi hırıltılı sesiyle. "Kaç."

Ona doğru bir adım atacağım sırada odada yalnız olmadığımızı fark ettim. Duvar kenarlarına geçmiş ve siyah çarşaflarla örtülmüş bir sürü insan vardı. Ya da her neyseler.

Titrek nefesler almaya başlarken kenardaki çarşaflı şeylere kaçamak bakışlar atıyordum. "Çıkar beni buradan Namjoon." Dedim yalvarır bir sesle. "Lütfen."

"Geldiler." Diye mırıldandıktan sonra sinirle bana döndü. "Neden kaçmadın? Seni uyardığım halde neden kaçmadın?"

"Ben.." dedim. Yutkunurken kenardakilere göz gezdiriyordum. "Nasıl kaçacağımı bilmiyordum."

Kenardaki siyah çarşaflı şeyler duvar kenarlarından odanın ortasına, yani Namjoonla benim olduğum yere yavaşça yaklaşmaya başladılar. "Namjoon korkuyorum." Dedim hızlıca "Ne olur çıkalım."

"Artık kaçış yok, çembere giren girdi. Vaktin çoktan geçti Yu Na."

Siyahlı şeyler iyice yaklaşmaya başladıklarında Namjoon'un kıyafetine tutundum. "Namjoon! Ne olur çıkalım!"

Artık sadece birkaç adım yakınımda olan siyah kıyafetlilere baktım ve bağırdım. "Bu sadece bir kabus! Kabusun bitmesini istiyorum!"

"Kabus daha yeni başladı." Diye mırıldanan Namjoon'un yere yığılan bedeninden hemen sonra siyahlı şeylerin elleri bana uzandı. Elimden gelen tek şeyi yaptım. Çığlık attım.

Çığlığım boğazımı acıtacak kadar kuvvetliydi. Hava aydınlıktı, ne zaman uyumuştum?

Ah doğru, dinlenmek için kestirmiştim. Artık gün içinde uyuduğumda bile görüyordum bu kabusları. Hayatım boyunca rüya denilince şanslı olduğumu düşünen ben, şimdi kabuslardan uyuyamıyordum bile.

Gözlerim dolarken derin birkaç nefes aldım. Bu rüyalar normal değildi, bu his rüyadan kaynaklı olamayacak kadar gerçek ve can sıkıcıydı. İçim daralıyor, nefesim kesiliyor ve durup dururken korkmaya başlıyordum. Asla yalnız kalmak istemiyordum ki ben yeri geldiğinde yalnız kalıp kafa dinlemeyi seven bir insandım. Bana neler olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Burnumu hafifçe çekerken alnımı elime yasladım. Gerçekten iyi hissetmiyordum. En başlarda iyi hissetmememi kolumdaki yaraya ve yaralanmama sebep olan olayların bana etkisine bağlamıştım ama kolum hızlıca iyileşmeye başlamıştı ve ben o adamı artık kafama bile takmıyordum.

Revirin açılan kapısına yorgun bakışlarımı çevirdiğimde Taehyung'un içeri girdiğini gördüm.

"Ne oldu sana?" Diye sordu şaşkın şaşkın yanıma yaklaşırken. Her zaman söylediğimin aksine "İyi değilim." Diye mırıldandım.

"Belli,on şişe soju içmiş gibisin." (Soju=Güney Kore'nin geleneksel içkisi) Söylediği şeye kıkırdayıp yanıma oturdu.

Yüz ifademi bozmadan ona bakmayı sürdürdüğümde ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı. Onu fazla kaale almayarak kuruyan boğazımın susuzluğunu gidermek için yataktan hafifçe kalktım.

THE LETTER FROM FUTURE - KNJHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin