Üşüyorduk.
Kar üstümüze elbise gibi çökmüştü.Survivor hayatı yaşıyor gibiydik."Üşüyorum."dedi Aylin.Ne yalan söyleyeyim bende üşüyorum.Karavan'ın tekerleği patlamıştı.Yolda donmak üzereydik.Mert ve Aytaç yolda araba durdurmaya çalışırken,Melek ve Semih tekerleği inceliyordu.Ben ve Aylin ise,telefonların çekmesi için çabalıyorduk.
-Bir tane bile mi araba durmaz be?!
Mert sinirlenirken,biz donmaya devam ediyorduk.
-Telefon çekmez,lastik patlar,araba durmaz! Çünkü herşey üst üste gelmeyi çok sever!
Melek söyleniyordu.O sırada aklıma Derin geldi.Acaba o da çok üşüdü mü?
Yeni lastik bulsak yeter.
Arkadan ses geldi.O gelen kurt muydu?Bize doğru geliyordu.Herkes el ele kaçmaya başladı.Aytaç o kadar hızlı koşuyordu ki,elimi koparmak üzereydi.Melek düştü.Kurt yavaşça ona doğru ilerliyordu.Melek nefes alıp verişi ile korkusunu hissettiri- yordu.Semih onu yerden kaldırıp Kurt'a taş attı ve kaçtık.Karavan orda kaldı.Artık yaya gitmek zorundaydık.
Aylin'i beni ve Meleği mağaraya bırakıp odun toplamaya gittiler.Döndüklerinde onlara kızdık.Çünkü Semih ve Mert ağaçtan düşmüş,Aytaç ise ellerini odun parçaları ile kesmiş.
-Bir dahakine bizde geliyoruz.
-Hayır dedik!Abartmayın.kusursuz gelemezdik.
Atladım;
-Ya size bir şey olsaydı?Eşitlik olmalı!
Aynen diye katıldı Aylin.
-İyi.Yarın siz odun toplayın.
Sabah oldu.Semih'ler aralarında gülerken,biz odun aramaya başladık.
Ellerimiz yaralandı,üşüdük,acıktık ve belimizi ağrıttık.Geri döndüğümüzde bize gülüyorlardı.Aylin;
-Bence eşitlik fikri çok saçma.
Güldüler.
-Pansuman yapalım.
Aytaç bana,Mert Meleğe,Semih ise Aylin'e pansuman yapıyordu.Az sonra yemek yiyecektik.Menüde balık ve elma vardı.Biraz da dut.
——————