Şoförümüz Semih,arabayı biraz hızlı kullanıyordu. Yolun yarısında bile değildik.
-Nerdeyiz?
-Harita üzerinden gidiyoruz.Yaklaşık 3 saat var.
-O da ne?
-Semihh!!!
Sanırım kaza yaptık."Dışarıda imam konuşuyordu.Ağlama sesleri vardı.Tabuttaydım.Ben ölmedim demek istiyordum ama ne hareket edebiliyordum ne de
konuşabiliyorum.Üstüme toprak atıyorlardı.Korkuyordum!"
-Su?
-Ahh rüyaymış.
Öldüm sandım.Ama kolum ve başım kanıyordu.Hepimiz yaralıydık.Araba yanıyordu.İtifaye ve sağlık görevlileri geldi.Bizi kontrol ettiler.Benim, Meleğin ve Mert'in kolu alçıya alındı.Semih ve Aylin'in başına dikiş atıldı.Hepimizin yüzü çizik ve yaralar içindeydi.Aytaç'a ne diyecektik?
-Araba artık olmadığına göre otobüsle gitmek zorundayız.Otobüs bize masraf açtı.Nihayet buluşma noktası olan IŞIN OTELİ'ne vardık.Aytaç kafeteryada bizi bekliyordu.
-Orda!
-Aytaç!
-Oo!Kimler gelmiş.
"Bak bak sanki yıllardır burda!"diye espiri yaptı Semih.
-Güldük.
"O değilde haydi yemek ya!"dedi Melek.
-Salak şey!
-Yiyelim o zaman.
-Menümüzde mercimek çorbası ve patates püresi var...Sizi beş yıldızlı otelde ağarlasaydım menüde kim bilir neler yerdik...Ah ah!
-Biz seni görmeye geldik.Beş yıldızlı otel görmeye değil Asker bey!
-Tamam Su hanım kızmayın.