Hepimiz sinema için sözleştik.Akşam bulaşacaktık.
Evde tek olduğumu komşular anlamasın diye televizyonu açıyorum. Kapı çaldığında açmıyorum,babamı sorduklarında hep bir yalan uyduruyorum...
Sinema için kıyafet seçerken,kapı çaldı yine.Kapının deliğinden sessizce bakdığımda kimse yoktu.Biraz bekledikten sonra açtım.Önüme bir zarf çıktı.Aldım ve içeri girdim.Biraz zarfla bakıştıktan sonra açtım.Silah ve kâğıt vardı.Okumaya başladım;"Bence bir intikam alman gerek.Benim kim olduğunun bir önemi yok.Bunu kurcalama.Seni üzerim.İntikam derken de,Semih'ten bahsediyorum. Git ve vur onu.O sana olan herşeyi bildiği halde sustu.Ve susmaya devam ediyor..."
Bu ne şimdi?
Ne yapmalıyım?
Sinemada kimseye çaktırmadım.Ama şüpheli davranıyordum.Bunu bana Aylin söyledi.Film'in tam ortasında telefonum titredi.Mesaj vardı. Aytaç'dan!
"Nasılsın?"
Sevindim.Bütün negatif enerjim gitti o an.
"Ben iyiyim.Asıl sen nasılsın?"
Semih üzgünlüğümün gittiğini ve sebebinin belli olduğunu söyledi. Herkesin yüzünde tebessüm oluştu. Ben güldükten sonra telefona geri döndüm.Mesaj atmıştı.
"Su,ben bir süre için gizli göreve gidiyorum.Bana ulaşamassan aklın kalmasın.Eğer şehit olursam,ağlama olur mu?"
Ne demek gizli görev ya?Hemen cevap verdim.
"Ne gizli görevi?Ağlama ne?Eğer ölürsen seni gebertirim."
Mesajı bekliyordum...
"Yapacak bir şey yok Su.Gidicem ve...ve dönücem."
"Söz mü?"
"Söz."
Film bitmişti.Işıklar kapalıyken kimse ağladığımı fark etmedi.Açılınca fark ettiler.Semih;
-Ne oldu Su?
Aylin sarıldı.
-Aytaç gizli göreve gidiyormuş. Ölürsem ağlama dedi!
Mert atladı;
-Bunlar olacaktı Su.O geri döner.Söz bak.
Arabada suskunluk vardı. "Görüşürüz."dedim ve indim.