Karadeniz'in hırçın dalgaları bize biraz sıkıntılı bir yolculuk yaşattı.
Gemi'den indiğimizde bizi bir balıkçı karşıladı.
-Ha sizun burada ne işunuz var?
-Biz bir grup arıyoruz amca.
-Ha burada bir sürü grupça takılan uşaklar var.Siz hangisunu soriyusunuz?
-Bizde bilmiyoruz ki...Ama Karabayır'dalar.Peki Karabayır'a nasıl gidebiliriz?
-Ha şuradan sarı otobüse atlayun.
-Teşekkürler.
Otobüste...
-Ha siz nereye gideceksunuz?
-Karabayır'a.
-Karabayır son durakdur.Ha siz şu en arkaya oturun bakayım.
-Peki amca.
Karabayırr!Son durakdur uşaklar hadi inun.
Herkes karadeniz diliyle konuşuyordu.Biz burada yabancı gibiydik.
-Şimdi ne yapacağız Su?
-Şimdi ben Emir'den Biraz araştırma yapmasını istedim.Oda kırmadı yaptı.Bu grup sürekli şu çay'ın orada takılırmış.Çay dediğimde ırmak gibi olan.
-O kadar bilgimiz varda,Bu Emir ne alaka?
-Ne demek ne alaka Semih?Aylin ile beraber aradık.
-Evet beraber aradık.Hem Emir artık bize bulaşmıyor.
-Siz öyle sanın.
-Bizim bilmediğimiz birşey mi var Aytaç?
-Yok.
Sinir şey!
Hadi çay'a gidelim.