3."BEDEL-İ AHVAL"

32 5 0
                                    

Ah, miniğim;

Karanlık bir öfke bürümüş gözünü,
Uzun uzun düşünüyorsun birçok şeyi,
Zaten hayatın boyunca zihninin duvarlarına boya olmuş düşüncelerden kurtulamamıştın, senin için zor olmamalı ufka bakarken kaybolmak.
Eline için kadar karanlık düşünceler bırakıyorum güzelim ve şunu bil;
Yeni bir düşünce birçok farklı düşünceye gebeleşir.

Kulağıma bir fısıltıyla sarf edilen bu sözler de neyin nesiydi? Anlam veremiyordum. Çatık kaşlarla gözlerimi açtım. Beyaza bürünmüş hastane odasının tam ortasındaki yataktaydım. Her şey hiç olmadığı kadar normal görünüyordu. Hastane kokusu odanın havasına tünemiş is gibiydi. Kollarımdan güç alarak doğruldum. Etrafta hiçbir şey yoktu. Ne bir iz, ne de başka bir şey bulamıyordum. Korku ruhuma pençelerini atmıştı, küçük bir kız çocuğu gibi ürkmeye başlamıştım.

Etrafımı dikkatli bir şekilde incelerken yerde kalmış çamurlu ayakkabı izlerini fark ettim. Korku hiçbir zaman bu denli kendini belli etmemişti. Bir şeyler dönüyordu, fakat bu Dünya'nın görünmez ekseni kadar belirsiz oluyordu. Anlamakta güçlük çekiyordum. Kulağıma bir bir dökülen kelimeler her seferinde daha çok telaşeye kapılmama neden oluyordu. Dibine itildiğim kuyuda kurtuluş yolu yoktu. Bir başımaydım, aydınlığa kavuşma ihtimalim dahi bilinmezlikte kaybolmuştu. Gökyüzünü görebilecek tek bir delik yoktu. Kapana kısılmıştım. Karanlık saklandığı yerden çıkıp yüzüme gülümsüyordu. İçinde bulunduğum kargaşa bir kitabın pürüzlü sayfalarındaki satır başlarında dolanmak gibiydi. Korku ve endişe avuç içlerime koyulmuştu, ikisinin ortasındaki arafta can çekişiyordum.

Beyazı üstüne bir çarşaf gibi örtünmüş odanın kapısı açıldı. İçeriye Açelya girince rahatladığımı hissettim. Yanıma gelip hastane koltuğunun köşesine ilişti uysalca. Birkaç saniye bakışmalarımız arasında kelimeler mekik dokudu. Sükûneti bozan Açelya'nın endişeye batırılmış sesi oldu. "Nasıl hissediyorsun?" dedi. Bir mâhkumun suçlu tınısı yapışmıştı sesine. Bu yaşananlar için ona kırıldığımı sanmıştı, fakat korkular cesaretin önünü keserdi, bunu biliyordum.

"Garip," demekle yetindim. Açelya biraz durgunlaştı, düşündü ve birkaç dakika içinde gözleri yüzüme odaklandı. "Bu gece bana anlatacağın şey neydi?" dedi merakla. Kaşlarımı çatıp zihnimdeki tozlu düşünceleri gün yüzüne çıkardım. Tereddütlüydüm, eğer gündeme getirirsem Açelya'nın içi polise el attırmadan rahat etmeyecekti. Fakat bir şeyler omuzlarıma ağır geliyordu artık, taşımakta zorlanıyordum. Tıka basa dolu olan ruhum bir derdi daha kaldıracak kadar güçlü değildi. Parmaklıklar arkasındaki Vera beni izliyordu. O da en az benim kadar korkuyor ve endişeleniyordu. Gittikçe karanlığın içine çekiliyor, ruhumun zift karası suları içinde çırpınıyordu. Kurtulmak için birilerine bir şeylerden bahsetmem gerektiğinin farkındaydı. Onaylayan gözlerle bana baktı. Eş zamanlı olarak ben de Açelya'nın gözlerine baktım. Bilmek ve yardımda bulunmak istiyordu. Bu sefer uçurum kenarından bana uzatılan yardım elini geri çevirmeyecektim. Anlatmak için dudaklarımı araladım. "Kalabalığın arasında dans ederken bir şey ol-" Sözümü kesen kapı tıklama sesi oldu. Açelya'ya dikilmiş gözlerim oldukça yavaş bir çekimle kapıya çevrildi ve küçük bir emirle "Gir!" dedim. İçeriye hastanenin kokusu üzerine sinmiş hemşire geldi, eline bir demet siyaha batırılmış güller tutuşturulmuştu. Kaşlarımı çatarak gülleri hemşirenin elinden aldım. "Teşekkür ederim," dedikten sonra gülleri irdelemeye başladım. Herbiri ölü birer ruh gibiydi. Güllerin arasından çıkan siyah kart tedirginliğin derin sularında boğulmama neden oldu. Elime alıp beyaz kalemin mürekkebinden kağıda dökülmüş her harfi, kelimeyi ürkek halde okumaya başladım.

Tehlikeli sularda dolanıyorsun Vera. Buna cesaret edebiliyorsan bedellerini de göze almışsın demektir.

Çatık kaşlarla bir süre daha kağıda baktım. Kim benimle uğraşıyordu? Nasıl her adımımı benden önce öğrenerek gerilememe neden oluyordu? İzini bulamamak beni tedirgin ediyordu.

ARİNESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin