1.KISIM- Bölüm 2

2.7K 243 47
                                    


"Al bakalım." dedi kadın, elindeki battaniyeyi bana doğru uzatırken. Gereksiz bir karmaşayla ona baktım, algılayamamış gibi görünüyordum. Ne diyeceğimi bilemeden bir süre durduktan sonra, kalın battaniyeyi elinden aldım.

İçeri geçti. Ben ise bahçede öylece oturuyor ve olanları düşünüyordum.

Kollarıma baktım. Aynı desenden oluşan beş tane leke birbirine geçmiş şekilde bileklerime kadar ilerliyordu. Omuzlarımdan başlayan lekeler farklı renklerdeydi, sanıyorum ki kullanabildiğim elementlerden ötürü renk değiştirmişlerdi. Su, hava, toprak ve ateşi simgeleyen ince çizgilerden oluşmuş lekeler nedense bana güzel görünüyordu. Kalan bir izin ise kanatlarımla aynı nedenden oluştuğunu tahmin etmek zor değildi.

Adımın Işık olduğunu biliyordum. Bu saldırıdan ve onlarca insanı acımasızca öldürmeden önce gazetede görmüştüm bunu. Hafızam laboratuvarda yapılan sayısız şeyden ötürü yerinde değildi. Laboratuvarda bana ne yapıldığını da hatırlamıyordum. Hatırladığım en eski şey gözlerimi orada çıplak bir şekilde açmamdı.

Ormanda beni sıkıştıran ve laboratuvara geri götürmeye çalışan adamı hatırladım. Onları elementlerle öldürdükten sonra kendimi inanılmaz güçlü hissetmiştim, sanki yenilmezmişim gibi. Tam o anda bir kadının arkamdan "I Pavdekshëm. (Ölümsüz.)" dediğini duymuştum. O telaşla kadını da orada öldürebilirdim belki, ancak nasıl yapabildiğimi bilmediğim şekilde kadının zihnini okumuştum. Bana korkuyla karışık bir hayranlık besliyordu. Bir insanın zihnini okumak size sayısız avantaj sağlıyordu, mesela "Sana yardım edebilir miyim?" dediğinde gerçekten de bunu isteyip istemediğini anlayabiliyordunuz. Bu yüzden kadınla beraber ormandan çıkıp evine gelmeyi kabul etmiştim.

E Bardhë ve yılan ile beraber gelmemiz nispeten zor olmuştu. E Bardhë havada uçsa da iki metre uzunluğundaki bir yılanı bütün kameralar kaydetmiş olmalıydı. Burada da çok kalamayacağımızı bilmek beni korkutuyordu. Ancak bunun da ötesinde beni endişelendiren başka bir şey vardı.

Hafızama ulaşmak istiyordum. Vücudumdaki bütün güdüler depolanmış ve aynen çalışır haldeydi, bu yüzden bir şeyden korktuğum zaman anılarımın hisleriyle baş başa olduğumu anlayıp uzaklaşabiliyordum. O şeyi hatırlamasam da o anının hisleri hala benimleydi. İçgüdülerin önemi buradan da anlaşılıyordu elbette. Hafızam neredeyse tamamen yok olduğundan, neden laboratuvarda uyandığımı veya tüm bu şeyleri nasıl yapabildiğimi bilmiyordum.

Kocaman bahçede sessizce oturdum. Kadının verdiği battaniyeye sıkıca sarılmıştım, E Bardhë ve yılan da bahçede benimleydi. Yılan sessizce kıvrılmış uyuyordu, E Bardhë ise daha hareketli görünüyordu. Yanıma yaklaştı ve elimi uzattım, o anda kadının arkamda beni izlediğini hissettim. Zihnimin içindeki haritada kadının arkamda tam olarak nerede durduğunu ve ne yaptığını görebilmek çok garip ve güzeldi.

"Vajzë e varfër. (Zavallı kız.)" diye düşündü. Düşüncesi beynimde bir şimşek gibi çakarken ejderhanın ay ışığında bembeyaz parlayan derisini okşadım. Kadın bahçenin kapısını açtı, hızlı adımlarla yanıma geldi. Elinde dumanı tüten sıcak bir bardak tutuyordu. "Al." dedi nazik bir sesle.

Uzandım ve sıcaklığına aldırmadan elime aldım. Kahveydi. Kadın karşımdaki sandalyeye otururken ejderhadan uzak duruyordu. E Bardhë'ye bakarken korkusunun yükseldiğini hissedebiliyordum.

"Jini të qetë (Sessiz ol.)" dedim, ejderha sözüme uyup yılanın yanındaki yerini alırken kadın gözlerini yılandan ve ejderhadan alamıyordu. "Bir şey yapmazlar." dedim kısık bir sesle.

Başlangıç - Kayıp TanrıçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin