1.KISIM- Bölüm 9

1.1K 126 13
                                    

Belirli bir ayrım yoktu. Her şey bütündü. Her şey iç içeydi. Tek yapmam gereken şey onu kullanmak oluyordu. Toprağı ayrı, havayı ayrı, büyüyü ayrı düşünmeme gerek yoktu. İçimde büyük bir güç hissediyordum ve bu güç sanki o gün o ormanda açığa çıkmış gibiydi.

Fylin ve diğerleri ile alıştırma yapmaya devam ettim. Bukuri ile beraber elementlerin hepsini kullandım, bu arada da Bukuri'nin bana olan nefreti azalmış gibi görünüyordu.

Bahçenin arka kısmında havayı kullanarak birkaç şeyi aynı anda havada tutmaya çalışırken Bukuri gülümsedi. "Güzel." dedi. "Ben bile daha bu seviyeye gelemedim."

Ellerimi indirdim. Bukuri'nin bana bakan gözlerine bakarken Fylin'in evdeki varlığını hissediyordum. "Hatırlıyorum." dedim gülümseyerek. "Laboratuvardaki deneylerden birinin sonunda, ben kendimi kötü hissederken beni sakinleştirmiştin."

Bukuri'nin sakin yüzünü bir gülümseme kapladı. "Sonunda hatırladığına sevindim. O halde neredeyse beni öldürmeye çalıştığın anı da hatırlıyorsundur."

Kaşlarım çatılırken şaka yapıp yapmadığını anlamaya çalıştım. Zihninden yayılan enerji üzücüydü. "Hayır." dedim gülümsemem silinirken. "Bunu hatırlamıyorum."

"Neyse." dedi. Yüzü tekrar ifadesiz bir hal takındı. "İlaçların etkisindeydin. Fylin sana saldırmamam için çok uğraşmıştı."

Başımı salladım. Bukuri yavaşça eve doğru yol alırken bahçeden çıkıp yanıma doğru gelen Rion'a baktım. Onunla rüyasında beni gördüğü günden beri neredeyse hiç konuşmamıştık. Yanıma gelirken onun da en az benim kadar gergin olduğunu hissettim.

"Hey." dedi, elindeki sıcak kahveyi bana uzatırken gözlerime bakmamaya çalışıyordu. "Rina sana da getirmezsem bir daha kahve yapmayacağını söyledi."

Gülümseyerek elindeki kahveyi aldım. Eline her ne kadar dokunmamaya çalışsam da bu imkansız gibi bir şeydi, kahvenin sıcaklığını hiç de paylaşmayan soğuk eli parmaklarıma bir süreliğine değdi. Gri gözlerini kaldırıp bana baktı, bir süre hiçbir şey demeden birbirimize baktık. Düşüncelerinden yansıyan şeyler beni nedensizce heyecanlandırmıştı.

"O gün odadaydın, değil mi?" Kahve bardağının etrafında parmağıyla halka çizerken bana bakmıyordu. Kaşları çatılmıştı, alnında ince çizgiler oluşmuştu. "Seni gördüm. Rüya değildi, oradaydın."

Bana bakmaması yalan söylememi kolaylaştırabilirdi. Sanki bunu düşündüğümü anlamış gibi kafasını kaldırıp gözlerini gözlerime dikti. Yüzünde hiçbir kas oynamadı, düz ve ifadesiz bir şekilde bana bakarken yalan söylemedim. "Evet." diyebildim sadece.

Hayır dememi beklemişti, yüzündeki şaşkın ifade ve bedeninde oluşan rahatsız kıpırdanmalar bunu gösteriyordu. Gözlerini yeniden kahve bardağına çevirirken "Harika." dedi. "Rüya olduğunu sanmıştım. Bu her şeyi daha kolaylaştırıyordu."

"Daha karmaşık yapmıyor muydu?"

Gözlerini kaldırıp bana baktı. Birkaç saniyelik sessizliği kuş cıvıltıları, güneşin dalga dalga Rion'un siyah saçlarını kahveye çevirmesi, çiçeklerin esen hafif rüzgarda yana eğilmesi izledi. "Nedenini sormayacak mısın?" dedi gözlerini ayırmadan.

"Bir nedeni olduğundan emin değilim." Gözlerimi toprağa çevirdim. Isınmış toprak hala nemliydi.

Bakmadım, kahvesini içmesini dinledim. Sıcak kahve elimi yakıyordu. Hiçbir şey demedi, kafamı kaldırdım ve o eve doğru ilerlerken camdan bana bakan Fylin'i gördüm. Bakışlarında çaresiz bir umut çırpınıyordu.

Başlangıç - Kayıp TanrıçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin