Uyandığımda kendimi sokak kenarında kendi kusmuğumun içinde yatarken buldum. Zar zor kafamı kaldırdım, sağa sola bakındım. Voltarno'nun dışındaki November Mezarlığı'ndaydım. Ayağa kalkmaya çalıştım, kalkamadım, düştüm. Hava yağmurluydu ve üstüm başım çamur içerisindeydi.
Bu baştan beri kaybettiğim, kazanması imkansız bir savaştı. Karşı tarafın kartları fazla güzeldi, ve Şans Perisi'nin gerçek bir orospu olduğunu param bittiğinde anlamıştım. Neden peki? Herkes talihli olmanın, normal, beladan uzak olmanın tadını çıkarırken ben neden bir polis memurunun hayatı boyunca sıkamayacaği kurşunu 3 gecede sıkmalıydım?
Yada neden sürekli olmaycak yerlerde yalnız başıma uyanmalıydım? Sonsuza kadar gözümü kırpmadan tek ileriyordum, bu yolu neden tek yürüyordum? Bir tanrıya ihtiyaç olduğunda neden yoktur? Acınası hayatımın içerisinde her gün kendi kanımda boğulmanın riskiyle nefes alırken, sevdiğimi, dostlarımı bu yolda kaybetmişken, her kalem elimden alınmışken o neredeydi? Yarattığı mutlu hayatları izleyipte haz mı alıyordu? Herkesin unuttuğu birşey vardır halbuki. Her hikayenin günlük güneşlik, mutlu ön yüzü ve karanlık, leş, kötü ve depresif arka yüzü vardır.
Ben bu arka yüzde yıllarca ışık ve hare içinde hayatta kalma mücadelesi verdim. Halada veriyordum. Kimse benim içimde neler döndüğünü bilmiyordu ki. Her sabah rahatlık yerine bir endişe ve tedirginlikle uyanmak nedir kimse bilmiyordu. Aynaya her baktığımda, normal bir insan gibi kendime iltifat etmek yerine küfrederek boş boş bakmak yada, parlak ve şerefli yaşayan bir adam görmek yerine aptal, acı ve kederden her gün ağlayan on tonluk bir ölüm makinasına bakmak ve onun aslında alkolle beslenip yalnızlıkta boğulan bir koca bebek olduğu tezatını bilmek.
Kimse bilmiyor bu dış görünüşü havalı, sakin, normal veya her neyse gibi duran adamın neler yaşadığını. Yetenekli bir polis gibi görünen bu adamın aslında avuçlarının arasından kayıp giden güzel hayatını kendi gözyaşlarıyla göl ettiği o birikintiye düşürdüğünü. Kimse bilmiyor. Sessiz çığlıkları kimse duymuyor. Kimse bilmiyor en iyi dostuna bile sahip çıkmadığını.
Bütün bu düşüncelerin içerisinde bir likör dükkanına girdim, cebimden 100$ banknotu çıkarttım ve kasaya koydum. Iki şişe viski ve iki paket sigara alıp çıktım.
Mezarlığın dip tarafında bir köşeye geçip ufak bir köprü manzarası yakalayıp viskiyi açtım ve yudumladım. Herkes için her gün ölüyordum. Ne hale gelmiştim? Yapmam gerekirse eğer, kendimi Jane'in yanına koyacaktım. Bu onun hoşuna gidermiydi peki? Gitmezdi. Gitmeyecekti. Birşeyler yoluma çıkıyordu. Birşeyler kırılmak üzereydi ve ben hala Jane'in günlüğündeki yerimi arıyordum. Umutsuz bir halde kendimi tehlikeye ata ata ileriyordum.
Yapamıyordum işte. Normal bir insan gibi yaşayamıyordum. Günden güne kalbim eriyordu. Savaşmaktan başka hiçbirşey yapmadığım bu hayatta, herşeyi boşlamak istiyordum. Gidemiyordum. Silahı elinde kemikleşmiş, psikolojik olarak dünya üzerinde olmayan bir kişilik olmaya başlamıştım.
Sesini duyuyordum Jane'in. "Gitme, beni bırakma." diyordu. Sadece aklımda tek bir soru vardı bu sefer. Gerçekten hiçmiydim?
İlk şişenin dibine varmıştım. İkinci şişeyi açtım. Bir sigara yakıp viskimi usulca yudumladım. Hala bunu devam ettirebilirdim. Bir yol bulabilirdim. Her gün attığım her adım beni güçlendirebilirdi.
Şişeye baktım. Sonra sokak lambasının aydınlattığı ufak su birikintisine. Yüzümun yansımasına. Şişe yarıdaydı. Şişeyi fırlatıp attım.
Sıcak bir duş, yumuşak bir yastık ve uykuya ihtiyacım vardı. Yıllarca uyumamış gibi hissediyordum. Sonsuz donut ve motor yağı gibi tadı olan kahveler silsilesiyle hayatta kalıyordum. Kafamdaki makinenin yakıtıydılar.
Ayağa kalktım, sigara pakerini cebime sokuşturup yürümeye başladım. Elimi arka cebime atıp cüzdanımı çıkarttım. Açıp içine baktım. 5 tane 500$ banknot ve 3 tane 100$ banknotu vardı. Biraz daha idare ederdi beni. Bir motele girdim.
"Iyi akşamlar. Bir oda, çift yatak ve sıcak duş."
Resepsiyonist arkasını döndüğünde şoka uğradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık : Kayıp Halka
ActionBenliğini kenara fırlatan ve başkaları için yaşayan, bir yandan geçmişiyle uğraşan, karanlıkta boğulan adamın hikâyesi.