İlerleyecek biryer kalmamıştı, lağım şehir kanalizasyonuna bağlanmıyordu. Üzerimde duran kanalizasyon ızgarasını iteledim, ve tırmandım. Bingo! Muhtemelen rastlayabileceğim en iyi yere rastlamıştım. Mühimmat deposu...
Gözüm hemen silah dolabına ilişti, koşarak dolabı açtım, içerde anlatmakla bitmeyecek derecede silah stoğu vardı. Sanırım bay "sopa" gerçekten güvenlik paranoyası tavan yapmış bir insandı.
Ne olur ne olmaz, birden fazla silah almalıydım. Hemen kemerimi çıkarttım, dolaptan yakaladığım bir M16A4'ü vücüduma sabitledim. Kutulardan birinde mühimmat vardı, iki şarjör yetmeliydi. "Her kurşun hedefini bulmalı." Sözler kafamda çalkalandı.
O anki psikolojim beni fazla aksiyon filmi izlemiş kaslı bir egomanyak gibi gösterebilirdi. Fakat güvenli olmak üzgün olmaktan iyidir. İki şarjörü cebime sokuşturdum, ve odanın köşesindeki Remington pompalı tüfeğine eriştim. İçine kutudan bir kaç fişek iteledim, ve kutuda geriye kalan fişekleri ceketimin cebine boşalttım. Sanırım artık çıkmamam için bir sebep kalmamıştı.
Fakat odadaki silah kabininin üzerine özenle yerleştirilmiş bir kutu dikkatimi çekti. Üzerinde favori katilimin ismi vardı:
-Heh. Joshua Niagara. Postanız var.
Kendi kendime espri yaparak moralimi yükseltiyordum ve inanmak gerek, bu gibi durumlarda çok işe yarıyor. Kutuyu açtım. İçinde özel yapım bir revolver vardı. Simsiyah, üzerinde dikenli tel işlemesi olan bir "Absolver". Hemen silahın kutudaki mermilerini kabzemin şarjör slotlarına doldurdum, Absolver'ıda mermi çemberini doldurduktan sonra kabzama koydum.
Kapıdan çıktıktan sonra koridorun sonuna doğru ilerledim, pompalı tüfeğimle iki ucuda kontrol ettim. Mekanı tanımak zor geliyordu, fakat görünümünden söylemek gerekirse, bir fabrika veya mahzen olmalıydı. Çıkış garaj kapısı tarzındaydı, buda depo veya ambar olma ihtimalini güçlendiriyordu.
Kapıya yaklaşınca Niagara'nın iki primatının konuşmalarına kulak misafiri olmuştum :
-Abi herif kaçtı! Kaçtı amına koyim ya!
-Dime, sakin ol. Buluruz ya, bi nefes al gavat!
-Abi beni bayılttı ve kaçtı! Joshua duyarsa bizim götümüzu keser lan!
-Bizim değil Dime. Senin. Ayrıca, duymayacak. O piçi yakalarız, çıktığı deliğe geri tıkarız, böylece Sopa'nın ruhu duymaz.
İki aşığın ayak muhabbetleri cidden çok tatlıydı, fakat karizmatik naramla bunu bölmek zorundaydım, elim tetikte, kapıya atıldım :
-Hey!
Var gücümle tetiğe asıldım, Dime dostumuzun beyni pestile dönmüştü, diğer gorilse korkudan düşüp bayılmıştı. Dime'ı elindeki sopayı görünce tanıdım. Kaçarken bayılttığım adamdı. Eğilip sopayı aldım, ve bar kapısına doğru ilerledim.
Sözüne sadık, Joshua oradaydı, bira içiyordu :
- Lan! Nasıl kurtuldun?
- Beklemekten sıkıldım Josh. Seninkilerde fazla sıkıcı geldi. Düşündümde, neden oyunu burda, şimdi bitirmiyoruz?
Silahını ararken pis pis sırıttım; " Ne gülüyon lan?!" diye bağırdı.
- Bunu mu arıyorsun?
Kabzamdan çıkarıp aşağılayıcı şekilde iki parmağımda tuttuğum Absolver'ı çıkardığımda suratı kıp kırmızı olmuştu :
-Hey. Bunu konuşarak halledebiliriz dimi John? Hadi ama.
-Merak etme Josh. Ben senin gibi vandal olamadım.
Rahatlamış göründü.
- Tanrı'ya şükür. Bende sanmıştım ki -...
Absolver'dan çıkan bir mermiyle onu tam gözünden vurdum. Yere düştü :
-Vandal değilim ama bi adamı gözüme kırpmadan vurabilirim.
Cesedinin üzerinden geçip, birasını kavradım :
-Şerefe Josh!
Biradan bir yudum aldım, kalanını kafasına boşalttım. Bardan dışarı çıktım, yürüyerek sokakta ilerlemeye başladım. Belli olan birşey, artık Castillo Da Carson sınırları içinde değildim. Mekan daha az kurak ve terk edilmiş gibiydi. Bir tepeye çıktım, etrafı gözetledim. Volarnodaydım.
Ah... Voltarno adası. Biraz cesaret, biraz da istek, belki az da olsa yetenek. Bu kan, kemik,suç, kokain ve silahtan yapılmış kentte istediğiniz herşey olabilirdiniz....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık : Kayıp Halka
AcciónBenliğini kenara fırlatan ve başkaları için yaşayan, bir yandan geçmişiyle uğraşan, karanlıkta boğulan adamın hikâyesi.