1 hafta sonra
Islık çalarken ayağımı bir ileri bir geri yapıyordum. Evet yine nezarethaneye girmiştim. Ne yapayım ya ipimi biri tutmayınca saldırıyordum etrafa ve beni tutan tek biri vardı o da Borandı. Şimdi o da yok. Yalnız o kızın saçını nasılda yoldum. Açtım ve para lazımdı nazikçe ondan para istedim ama vermedi bende daldım. Kendi kendime güldüm bir an. O sırada kapı açıldı biri girmişti buraya. Yavaşça geliyordu, topuk sesleri yankılanıyordu. Ve tam da benim kapımın önünde durdu. Bu Borandı ve dönmüştü görevden.
''Açın!'' diye emir verdi, polislerden biri açtı kilidi. Boran kapıyı açtı ve içeri girdi. Hemen kalktım ve koşarak sarıldım ona. Ama o hiç tepki vermiyordu, sarılmama karşılık bile yoktu. Geri çekildim ve başımı yere eğdim.
''Sana kaç kere diyeceğim! Nerede olduğuna bak Miray! '' diye bağırdı.
''Çıkartırsın değil mi?'' dedim ve başımı kaldırdım yukarı.
''Hayır! Sana ceza olsun. Biraz akıllan!'' dedi ve arkasını dönüp gidiyordu, kolundan sıkıca tuttuğumda bana baktı sinirle. Orada ki polislerden biri bana silah tuttu. Boran o polise silah'ını indirmesini işaret etti. Bana geri döndüğünde elimi kolundan çekti.
''Bak gördün mü ? Şimdi anla ikimizin derecesini! Akıllı ol Miray!'' dedi ve çıkıp gitti. Şimdi o beni buraya mı hapsettirmişti. Hem de bile bile. Sırf ceza olsun , akılanlıyım diye. Tamı tamına bir hafta boyunca beni bu dört duvar yerde tıkamıştı. Evet akıllanmıştım ama ben bunun hesabını ona çok kötü öderdim. Hayatım zaten bu dört duvar arasında geçiyordu benim için fark edilecek bir şey yoktu. Yine o kahrolası topuk seslerini duymuştum. Geliyordu. Gülerek demirlerin önüne geçti ve anahtarını çıkarıp kapıyı açtı. İçeri geçip selam verdi. Yüzüne dahi bakmadan omzuna çarpıp yanından geçip gittim. Arkamdan seslenmesine rağmen tek bir söz bile etmedim. Karakoldan çıktım ve eve doğru yol aldım. İlk defa birine bağlanmıştım ama o da beni kırmıştı. Yeter bu kalp daha kaç kez kırılacak?
Eve varmıştım içeri girdiğim gibi yere çöktüm, ağlamaya başladım. Ben mutlu olamayacak mıydım? Her genç kız gibi bende mutlu olmak istiyordum. Sevilmek istiyordum çünkü ben daha önce böyle bir şey tatmamıştım. Kalbim başkası için çarpsın istiyorum, onun için kendimi feda etmek istiyorum neden ben deliyim. Ne baba sevgisi gördüm ne anne. Ama biri tarafından sevilmeyi öğrene bilirim. Yeter ki karşıma düzgün biri çıksın. Boran'a bağlanmıştım o bana çok iyi arkadaş, yoldaş, ağabey oldu. Çok bir şey istemiyorum sadece sevilmek istiyorum. Sıkı sıkı birine sarılmak, öpmek istiyorum. Evet yaşım küçük ama birinin bana sahip olmasını istiyorum.
Ayağa kalkıp kapıya yöneldim, açtım ve evden çıktım. Ellerimi cebime yerleştirdim ve yürümeye başladım. Tenime o soğuk rüzgarın değmesine izin verdim. Gözyaşlarım akmasını istedim delice. Cebimden sigaramı çıkarıp bir tane aldım içinden ve ağzıma koydum. Çakmağımı çıkarıp yaktım. Kendimi öldürmek istiyordum belki. O küçük parmaklarım arasına aldım sigarayı ve dumanını üfledim havaya. 16 yaşında bir kız olmama rağmen çok şey yaşadım. Daha küçücükken başlamıştı bu acılar. Park'ın oraya geldiğime her yerde koşuşan çocuklar vardı. Anneleri onları seviyor su falan içiriyordu. Sigarayı yere atıp söndürdüm. Onları izlemeye başladım. Aklım küçüklüğüme gidiverdi.
/6 sene önce /
''Anne.. Bak okulda ne yaptım..'' deyip elimde ki resmi anneme gösterdim. Resme baktı önce sonra elimden alıp yırttı.
''Sana daha kaç kez diyeceğim rahatsız etme beni!'' deyip yüzüme tokadı geçirdi. Küçük ellerim yerle buluşmuştu, yüzümde kocaman beş parmak izi çıkmıştı. Anneme sulu gözlerle bakıyordum ama o bana hiç pişmanmış gibi bakmıyordu aksine daha da kızgındı. Olsun ben onu seviyordum. Yerden kalkıp resmimi aldım ve odama geçtim. Onlar benim ailemdi her ne kadar bana iyi davranmasalar da onlar benim canım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçüğüm
Teen FictionKüçükken annesi ve babası tarafından terk edilen Miray, daha çok küçükken kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğrenmiş fakat kötü bir kız olarak geçirmiş hayatını. 16 yaşında hiç beklenmedik bir gece bir polis ile karşılaşması onun hayatını değiştirm...