Nazlı yerde kanlar içindeydi. Bunu o yapmış olamazdı. Hızla Boran'ın yanından kalkıp onun yanına geçtim.
''Nazlı, uyan Nazlı!'' ama tık yoktu. Ayağa kalkıp tam ortalarında durmuştum, ikisi de hareketsizdi. Ve bu korkutucuydu. Aklıma Akın geldi. Hemen Akın'ı aradım.
''Akın acilen evin yakınlarına gel!!'' dedim ve kapadım. Çok geçmeden geldi. Olayın şaşkınlığı ile hemen Nazlı'nın yanına geçti ve onu kaldırdı.
''Nereye götürüyorsun onu? O bir suçlu!!! '' dedim, bana bakıp ''üzgünüm o benim canım, onun hapse girmesine izin veremem. Çok özür dilerim böyle olsun istemezdim.'' Deyip onu götürdü. Ben hemen Boran'ın yanına çöktüm ve ambulansı aradım. Yarım saat sonra geldiler. Hızla onu alıp hastaneye götürdüler, beraber gittik.
Onu ameliyata sokup kurşunu çıkardılar ve bir odaya aldılar. Bir saat sonra göreceğimi söylediler. Beklemeye başladım, sabırla. Aklıma Akın gelince hemen onu aradım, fakat açmadı, tabii açmazdı.
Bir saat kadar olmuştu, ayağa kalkıp bir hemşirenin yanına geçtim. Onlara sordum, biraz daha beklememi rica ettiler. Az daha bekledim ve bir doktor geldi.
''Ona ne olmuş?'' dedim.
''Korkmanızı gerektiren bir durum yok. O bir polismiş zaten, bu yara onun için çok önemsiz. Fakat dinlenmesi gerekir. Birazdan sorgu için polisler gelecek. O zamana kadar onu görebilirsiniz.'' Deyip gülümsedi ve gitti. Daha fazla beklemezdim , daldım içeri.
''Boran'ım'' deyip yanına oturdum. Gözlerini kapalıydı, fakat beni hissettiğini eminim.
Ellerini tutup öptüm, kokladım. Onu böyle görmek bana kötü geliyordu, belki alışık değildim.
Aslında kalp midir insana sev diyen? Yoksa yalnızlıktan korkup onu aşka körükleyen? Sahiden nedir sevmek ; bir muma ateş olmak mı , yoksa yanan ateşe dokunmak mıdır?
Ben Boran'ı neden bu kadar çok seviyordum, şuan onun için neden ağlıyordum?
İçimde yanan bu ateş neden sönmüyordu? Onca şey geldi başıma söndü ateşler, fakat aşk? O neden söndürmüyor ateşini?
Gözyaşlarımı silip Boran'a son kez baktım. Polisler de girmişti zaten içeri. Belki ben Boran'a zarar veriyordum.
''Müsaadeniz ile sorgu yapacağız?'' dedi polis. Ona solgun bir şekilde bakıp ''Nasıl yapacaksınız uyanık bile değil..'' dedim. Polis gülüp dudaklarını emdi.
''Uyandıracağız.'' Dedi , kafamı aşağı yukarı umursamazca sallayıp çıktım odadan.
***
O günden sonra Boran'ı hiç görmemiştim çünkü karşısına çıkacak yüzüm yoktu. Aradan belki bir hafta geçmişti ama bana bir ömür gibi gelmişti. Belki imkansıza aşık olmuştum belki acıya. Mutlu olmak istiyordum, çok.
Canımın artık yanmasını istemiyordum, suskunluğumu artık neşeye, gülüşmelere, çığlıklara dökmek istiyordum.
Acıdan zevk almayı bırakıp, mutluluktan huzur bulmak istiyordum.
Sevmekten vazgeçmeceğim bir aşk istiyordum. Ömrümün sonuna kadar ona bakacağım birini istiyordum.
Onunla yatıp onunla kalkmak istiyordum. Onun yüzünü yastıkta görmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçüğüm
Teen FictionKüçükken annesi ve babası tarafından terk edilen Miray, daha çok küçükken kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğrenmiş fakat kötü bir kız olarak geçirmiş hayatını. 16 yaşında hiç beklenmedik bir gece bir polis ile karşılaşması onun hayatını değiştirm...