"Sırrı öyle bir sakla ki vücudundaki canın duymasın.
Yanlışlıkla ağzına alma ki dilin duymasın."
Evliya Çelebi
-Selam!
-Naber Erkan?
-İyi Serdarcım senden naber?
-İyidir, yani iyiyim sanırım.
-İyisin iyi! Aslanım benim
Serdar bilgisayarda bir şeyler okuyor gibiydi
-Abi şuna bir baksana?
-Ne o? Hayırdır?
-Gezgin diye bir mail geldi, mailde bir ses kaydı var. Acayip şeyler anlatıyor, biraz önce bir tane daha kayıt vardı şimdi hata veriyor, bir kez dinleyebildim. İlginç bir player kullanmışlar. Sadece oynat butonu var o da bir kez tıkladıktan sonra kayboluyor
-Ne diyorsun Serdar? Anlamadım
-Diyorum ki az önce bir kayıt dinledim, metalik bir ses bir şeyler anlattı, bir daha dinleyemiyorum tek dinlemelik yapılmış
-Konu ne Allasen?
-Uyarı gibi, insanlardan, evrendeki hayattan ve bir çok şeyden bahsediyor... Yapay zeka ve robotlar için kendinizden akıllı şeyler yapıyorsunuz ama kendinizi akıllı yapmıyor bu yaptığınız makinalar gibi bir şeyler diyor...
-Allah Allah, peki kaynağı ne mailin?
-gzgn.com diye bir site ama kontrol ettim sayfada site yapım aşamasında diyor, nedir sence?
-İlginç gerçekten, bilemedim ama site yapım aşamasındaysa senin mailini nasıl bulup mail attılar? Bir daha mail gelirse telefona ya da başka bir şeye kaydet
-Doğru, aklıma gelmedi... Zehir gibisin be
-Ne sandın oğlum
Bu arada Erkan Serdar'ın yanına geldi
-Şu ikon ne Serdar?
-Hangisi?
-Şu pencereyi kapat işaretinin üstündeki?
-Bilmem... Hala göremedim
Erkan; -Şu işte ya! Deyip ekrandaki dünyaya benzer mavi ikona dokundu
Ekran kapandı, bir süre beklediler
-Bilgisayarı yeniden başlat bence
-Bilgisayar kapanmadı ki?
-Olsun, kapat sen. Belli ki virüs var bilgilerini kopyalayabilir ya da verilerden hırsızlık yapabilirler
-Evet de bu bilgisayardan hiç para ile bir işim olmuyor ki
-Ok, sen bilirsin...Kahve alacağım ister misin?
-Sade
-Tamamdır, senin gezgin ortaya çıkarsa haber ver. Nereleri geziyormuş sormayı da unutma... Ne tuhaf insanlar var başka işleri yok mu bunların ya... Gülerek uzaklaştı Erkan
-Meraklısıyım sanki, tedirgin oldum zaten... Sardın yine...
-Yok be oğlum, rahat ol
...
-Kürelerden ne haber Deniz?
-Artık küre değiller
-Küp mü oldular?
-Alay etme, havamda değilim
-Neler oluyor Deniz? Giderek gerginleşiyorsun
-Çıkalım mı buradan?
Kahve dükkanından çıktılar, hava kararmaya başlamıştı...
-Hava soğuk, üşüme istersen
-Hayır ihtiyacım var, gerildim
-Problem nedir? Beni korkutuyorsun
-Seni beklerken biri yanıma geldi, Birleşmiş Milletlerde çalışıyormuş, özel bir birimdeymiş. Kartını inceledim doğru söylüyordu.
-Ee? Ne istiyormuş, yani göçmen olmanla falan mı ilgili?
-Hayır, benimle irtibat kuran belirli biri var mıymış, alışılmadık bir yöntemle yaklaşabilirmiş, tehlikeli olabilirmiş. Eğer böyle bir şey yaşarsam onu arar mıymışım falan... Sorguya çekildim! Neredeyse benimle ilgili her şeyi biliyordu ve seninle ilgili
-Deniz neler diyorsun Tanrı aşkına? Sadece on dakika geciktim ve bu kadar zamanda bunlar mı oldu? İnanılmaz!
-İkimizin de sanatla ilgilendiğini, müzeleri sevdiğimizi, kedimin obez olduğunu bile biliyordu... Çok huzursuz oldum.
-Sen ne dedin?
-Hiç! Tanrım farklı bir şey olmadı ki hiç?! Her şey sıkıcılık derecesinde aynı
-Rüyaların hariç
Deniz bir an durdu
-Eveeet! Dedi -Evet...Rüyalar hariç...
Birbirlerine baktılar...
...
-Nesrin naber?! Saçlarını kestirmişsin! Bir an tanıyamadım
-İyiyim tatlım, sorun yok. Şimdi depresyon, saç, kadın konulu konuşmalar yapmayalım. Zor oluyordu bebekle, rahatladım. Böyle iyiyim.
-Martin de geldi, ne zamandır seni görmemiştim. Çok sevindim görüştüğümüze
-Evet, kesinlikle ben de...
-Minik Tan ne yapıyor?
-Dünyanın en bencil canlısı sadece istiyor, Tanrım tek başıma kalmak kabus gibiydi, biraz Martin baksın anlasın beni
-Arkadaşım gerilmiş biraz, bize en iyi gelecek şeyi biliyorum
Nesrin atıldı
-Siparişi verdim, nasılsa artık emzirmiyorum. Şarap zamanı!
-Neler yaptın bunca zamandır? Neredeyse yedi ay oldu görüşmüyoruz
-Ev kadını oldum, bebekli falan... Daha ne olsun, son karşılaşmamız zaten ayaküstü olmuştu. Birileriyle böyle oturup sohbet etmek neredeee?
-Haklısın zor
-Eee? Sizde ne var ne yok? Bebek?
-Kararsızım halâ
-Evet sen bu konuda üniversiteden beri böylesin ama inan doğduklarında her şey değişiyor
-Eminim, katılıyorum. Sadece dünya meseleleri beni korkutuyor. O yüzden sanki masum bir insana hem de bu dünya hakkında hiç bir şey bilmeyen bir canlıya kötülük edecekmişim gibi geliyor.
-Eğer gerçekten istiyorsan bebek gelmenin bir yolunu bulur. Bak bize, ikimiz de korunuyorduk ve halimiz ortada bebek var! Üstelik evlendik. Bilemiyorum, hayat bazen imkansızı insanın gerçeği yapıyor.
-Pişman mısın peki?
-Hayır! Asla... Bir mucize o, o kadar seviyorum ki... Her şeyi unutuyorum onunla, başka zaman olsa Martin öyle uzaklara bu kadar zaman gitse hemen terkederdim.
-Evet o yüzden sordum ya!
-Biliyorum, üstüne alınma bu kadar sorumluluk gergin yaptı galiba beni
Garson yaklaştı, izin isteyip servisini yaptı ve çekildi
-Hoşgeldiniz efendim, her şey yolunda mı? Sizi kısa zaman sonra görmek ne güzel
-Ali bey merhaba, bir kutlama yapıyoruz teşekkür ederiz
-Afiyet olsun efendim
-Teşekkürler dedi sıkılmış bir şekilde Nesrin
Özlem fısıldadı
-Restoranın sahibi, geçen hafta Erkan'la gelmiştik. Çok dikkatli, ilk geldiğimiz günü ve siparişimizi hatırlattı bize
-Yok artık
-Aynen, hoş sonrası daha da tuhaftı
-Ne?
-Neyse boşver
-Saçmalama, seni tanırım yüzün soldu
-Şşş sonra konuşuruz, önemli değil
-Evet fısıldamaktan fenalık geldi. Tamam sonra ama hatırlatacağım...
-Tamaam
-Erkan nasıl?
...
-Ne oldu Serdar yüzün beyaz?
-Abi biri benimle oyun oynuyor
-N'oluyor ya hu?
-Bilgisayar...Kapamadım sonra kapandı sandım kendi açılır diye
-Eee?!
-Ses kesilmeyince fişten çektim ama bak?..
Erkan hızla Serdar'ın yanına gitti
-Bu ne?
-Bilmiyorum
-Oğlum elektrik olmadan nasıl çalışıyor bu?
-Hiç bir fikrim yok, bu ekrandaki şeyler nedir anlayamadım
-Hemen fotoğrafını çekelim!
Erkan kahveleri masaya bırakıp masasına doğru yöneldi
-Tamam çekiyorum ben dedi Serdar
-Ok
-Bu bir çeşit yazı
-Nasıl?
-Rakamlarla yazılmış sadece
-Nereden anladın? Çünkü buna benzer bir zeka testi hazırlamıştım
-Evet! Hatırladım, hepimiz fena çuvallamış bir hayli de eğlenmiştik
-Yine de şu an olanlar çok huzursuz edici
Yeniden ekran karardı
-Bu defa kapandı
-Evet, ses yok
-Değişik sıralı rakamlar, boşluklar.., Şekiller de var, bir hayli değişik bir şey, belki de hiç bir anlamı yoktur...
-Neyse, gerilme. IT departmanından birini çağırayım sana kal geldi iyice. Telefona bakmayı da kes.
-Geçen defa herkese çözme yöntemini ilk farkedip söyleyen sen olmuştun Erkan bir de sen baksan
-Baktım ya!
-Onu ben hazırlamıştım, o yüzden cevabı biliyordum. Merak ettim ne var bir baksan?!
-Tamam, whatsapptan gönder, bakarım
Erkan telefonu tuşladı
-Zafer bize bir uğrasana, Serdar'ın bilgisayar kafayı yedi.., Virüs sanırım, hahaaa o aramaz, kafası karışık şimdi... Neden ben diye soruyor
-Hehehe ne komik, ya Erkan harbiden sinir bozuyorsun. Her şey bu bilgisayarda biliyorsun
-Biliyorum ama senin ne kadar tedbirli olduğunu da biliyorum her şey yedekli sende
-Off tamam ben bi sigara içeyim
-Dur ben de geliyorum
-Sen içmezsin ki
-Seni yalnız bırakmayayım halini beğenmiyorum son günlerde
-Tamam gel ama şaka yok
-Tamam be oğlum amma büyüttün, ben de bir iki nefes çekerim
-Sonra beni alıştırdın deme bak
-Yok be, sevemedim ben bu mereti
...
-Sayılar, şekiller... Janet!
-Evet?!
-Elindekini bırakıp gelir misin?
-Evet ne oldu?
-Sence bu neye benziyor?
-Bilmem, anlamı varmış gibi gelmedi. Nedir bu? Oyun mu?
-Hayır size dinlettiğim kayıtlar vardı ya
-Evet ne oldu ona?
-Silindiler
-Nereden geldiklerini hiç söylemedin, neler oluyor Jesus?
-Mail gelmişti, araştırdım biraz nereden geldiklerini bulamadım
-Ne yani gönderen bilinmiyor mu?
-gzgn.com diye bir kaynaktan geliyor görünüyor ama öyle bir kaynak bulunamadı diyor yüce araştırmacı Google
-Hmm... Birisi kafa buluyor olmasın? Manyak çok
-Olabilir ama şu an bilgisayar kapalı Janet
-Ne?!
-Bilmiyorum, tuhaf değil mi?!
-Evet... Evet... Kesinlikle
-Bunları bir yere yazmalıyım ama ya silinirse?!
-Aaa...Ok...Fotoğraf! Fotoğrafını çekelim!
-Harikasın, telefonun yanında mı?
-Evet dur hemen çekiyorum,
-Hepsini net görebilir miyiz
-Evet kesinlikle... Jesus...
-Hmm? Senin şu duvara çizdiklerin var ya
-Ee ne olmuş onlara?
-Bence onlara benziyorlar
-Ne benziyor
-Şu aradaki şekiller
-Eveeet! Sen harikasın!
-Tabi... Ben çıkıyorum
-Dur! Bana gönder fotoğrafı öyle git
-Tamam
-Sen de çıkarken anahtarını unutma, kapıda kaldığında geri gelmem zor oluyor...
-Anlaştık...
Jesus telefonu aldı birini arıyordu
-Alo! David, hemen gelsen iyi olur
...
Kapalı ofiste çalışmaktan sıkılmış genç bir adam masadaki telefonu kaldırıp bir kaç tuşa bastı, ahizeden bir kadın sesi duyuldu
-Hat güvenli
-Mesajlar gönderildi
-Ulaştıklarından emin miyiz?
-Evet, onları mesajları dinlerken gördüm
-Pekala, şimdi bekleyeceğiz
-Tamam, başka bir şey?
-Hayır, dinlenebilirsiniz. Diğerlerine de söyle, barda ya da başka bir yerde kafayı bulup saçmalamasınlar. Hayati bir gizlilik olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
Aklına sır tutamayan arka masadaki çocuk geldi, onun boş masasına baktı
-Hayır, herkes gizlilik konusunda dersini aldı
-İyi
Telefonu kapattı ve kalktı, kulaklığını takıp diğerlerine haydi diye işaret etti
...
-Müdahale yapıldı mı?
-Evet efendim
-Dostlarımızın kafası karışık
-Merak etmemeliler, gereken yapıldı
-Umarım öyledir, anlaşmamız gereği her iki taraf da üstüne düşeni yerine getirmeli. Yoksa hepimiz tehlikeli bir hayatla mücadele etmek zorunda kalırız. Her şeyi bildiğimiz için önce bizi yok edeceklerini söylememe gerek yok sanırım, iki taraf da bizi yaşatmaz
-Kesinlikle anlaşıldı efendim
-Bu hat iptal edilecek. Yeniden iletişim kurmak gerektiğinde sana ulaşırız
-Ok
...