Ben telefonumla uğraşırken arama geldi. Tahmin edin bakalım kim olduğunu. Evet doğru tahmin. Ece. Sessize alıp Cenk'i masasından zorla kaldırdım. Ve yola koyulduk. Arada oturup yemek yediğimiz ve çok sevdiğim mekana geldik. Tabağımdakileri yemekle meşgulken Cenk huzurumu kaçıracak bir şey söyledi.
"Annem hala evlenmediğin için söyleniyordu dün akşam"
"Yine mi"
"Evet asla evlenmeyeceğinden korkuyor"
"Peki sana neden bir şey demiyor sen de onun çocuğusun ve bekarsın yani bütün stres bana mı"
"Benim tanıştırdığım kızları beğenmiyor"dedi sırıtarak.
"Ne gülüyosun"
"Sen tanıştırsana Ece'yi sever belki"
"He kadının ölmesini istiyorsun yani" dedim ona katılarak ve gülüşmelerimizi telefonumun sesi böldü. Bu sefer açtım.
"Efendim"
"Bu telefon neden açılmıyor Tutku"
"Açılıyor işte"
"Düzgün cevap ver bana"
"Verdim zaten"
"Aradığımda neden açmıyorsun"
"Meşgul olduğum için olabilir mi çalışıyorum sonuçta"
"Meşgul olmadığında da açmıyorsun"
"Saatte iki defa arıyorsun Ece hepsini açtığımı düşünsene ne konuşabiliriz ki"
"Bu nasıl bahane"
"Bence uzatma sonra konuşuruz tamam mı"
"Bana gel diyecektim"
"Annemlere gitmeyi düşünüyorum eğer iznin olursa" tabii ki öyle bir şey yoktu.
"Gerçekten annenlere gideceksen git"
"O ne demek"
"Umarım başka bir kadına gitmiyorsundur demek"
"Sen saçmalamaya başladın kaptıyorum" dedim ve konuşmasına fırsat vermeden kapattım. Cenk şaşkınlıkla beni izliyordu.
"Ne olmuşsunuz kızım siz böyle"
"Hiç sorma deli oluyorum"
"Annemlere mi gideceksin"
"Hayır sadece ona gitmek istemiyorum içimden gelmiyor"
"Uzatmanın manası yok bitirsen daha sağlıklı"
Cevap vermedim. Haklıydı. Daha güzel konulardan konuşarak yemeğimizi bitirdik. Hesabı ödeyip kalktık. Sonunda evimin yoluna düşmüştüm ve o kısacık yol bana çok uzun gelmişti.
Eve girdiğimde kendimi cennette hissettim. Üstümü değiştirip hemen yatağa girdim. Evet şu an iyi hissediyordum ama genel olarak iyi değildim. Mesela kendime yeterince vakit ayıramıyordum. Uzun zamandır arkadaşlarımla oturup bir kahve bile içmemiştim. Sevgilim desen o ayrı meseleydi. Onda huzur bulmam gerekirken beni resmen hayattan soğutuyordu. Daha saymaya üşendiğim çok şey vardı. Yavaş yavaş uykuya dalarken bütün kötü hislerin geçici olduğunu düşündüm ve kendimi uykuya teslim ettim.
Pencereden odama giren güneş ışığının verdiği tatlı rahatsızlıkla uyandım. Uzun zamandır havalar kötü gidiyordu ama bu sabah güneş öyle güzeldi ki. Hemen elimi yüzümü yıkayıp üzerime bir şeyler giydim ve evden çıktım. Fırına gidip taze ve lezzetli bir şeyler alacaktım. Bu hafta sonunu tamamen kendime ayırmayı planlıyordum. Havanın güzelliğine vurulup yolumu uzatmaya karar verdim. Sahilden yürüyordum. Biraz yürüdükten sonra iki bank ileride tanıdık birini fark ettim. Cansu tek başına bir bankta oturmuş boğazı seyrediyordu. Adımlarımı hızlandırıp ona ulaştım. Sessizce bankta kalan boş yere oturdum. Sanırım beni yabancı sanmıştı dönüp bakmadı bile. Zaten yabancıydım da anladınz işte.
"Günaydın" dedim ve oturduğu yerde sıçradı. Beni fark etmemişti ve irkilmişti. Haklıydı çünkü dalmıştı ve sessizce yaklaşmıştım.