Ona doyamasam da sarılmayı bırakıp ayrıldık. Ama hala yakın oturuyorduk.
"Onu seviyor muydun?"
"Kimi?"
"Ece'yi."
"Bilmem."
"Şu an nasılsın ona peki?"
"Sevmiyorum tabii ki."
"Öyle mi?"
"Öyle de sen neden soruyorsun böyle?"
"Merak."
"O zaman sen burda merak etmeye devam et." diyip ayaklandım.
"Nereye?" diye sordu gözlerini bana dikip.
"İşlerim var halletmem lazım." dediğim sırada Cansu'nun telefonu çaldı. Telefonu alıp kimin aradığına baktı.
"Sen konuş ben de o sırada çalışayım. Evi istediğin gibi kullanabilirsin."
Gözlerini onaylarcasına kırpıp telefona cevap verdi. Ben de odama gidip son zamanlarda ilgilendiğim insanların raporlarını ve bir kaç dosya alıp salona geri döndüm. Elimdekileri orta sehpaya bırakıp oturduğum yerden etrafıma bakındım. Cansu balkonda demirlere yaslanmış arkadaşım dediği kişiyle konuşuyordu. Televizyonun sesini kısıp çalışmaya başladım. Ben işimi yaparken Cansu'nun sesini ister istemez duyuyordum. Aslında odaklanmasam duymazdım ama bence duymamda bir sorun yoktu. Hem psikologu değil miydim onun?
"Evet ama işte bilmiyorum ki. Anlayamıyorum."
...
"E tabii orası öyle ama farklı şekilde anlamış da olabilirim. Aslında sen görsen anlarsın belki objektif bakıp."
...
Sadece güldü.
...
"Olabilir aslında ama biraz değişik olmaz mı? Ne bileyim biraz daha geçse zaman."
...
"Bakarız ya ama bilmiyorum net bir şey diyemem."
...
"Tamam canım haber veririm. Dikkat et kendine."
...
"Tamam abartma hadi görüşürüz."
Hemen önümdekilerle ilgilenmeye başladım. Bir kaç saniye sonra Cansu yanımdaydı.
"Bitti mı konuşman?" diye sordum kafamı kağıtlardan kaldırmadan.
"Hı hı. Çok yakın arkadaşım."
"Öyle mi?"
"Hı hı."
Konuşmamız sonlandığında arkasına yaslanıp telefonuyla ilgilenmeye başladı. Ben de önümdeki sehpaya eğilmiş işimle ilgileniyordum. Sessizlik uzun süre hakim olunca yanımda oturan Cansu'ya dönüp baktığımda göz göze geldik.
"Yine başladık sanırım." dedim. Elimdeki kalemi bırakıp arkama yaslandım. O da yanımda arkasına yaslanmış bir vaziyette oturuyordu. Bacak bacak üstüne atmış, dirseğini koltuğun arkasına koymuştu. Eliyle de kafasına destek veriyordu. Bu rahat görüntüsü ve hayran hayran gülümsemesi hoşuma gitmişti. Bir kaç santim ona doğru kayıp aramızdaki mesafeyi azalttım.
"Bakılmayacak gibi değilsin."
Utanmıştım.
"Cansu?"
"Evet?"
"Ailen ne zaman döner?"
"Bilmiyorum belli olmaz. Niye sordun?"