Yemeğimizi yerken Ece susmak bilmedi. O konuşurken dinliyormuş gibi yapıyordum ama aklımda Cansu vardı. Tam olarak neyi düşündüğümü kestiremiyorum. Bir an gözlerini düşünüyordum, bir an sesini, bir an yaşadıklarını, bir an gözünden akan inci tanelerinin içimi yakışını...
Akşamı fazla uzatmak istemiyordum çünkü Ece kesinlikle sevişmek isteyecekti. Bunu istemesi çok normal bir şeydi ama onunla birlikte olmak içimden gelmiyordu. Yemek bittikten sonra televizyonun karşısına geçtiğimizde onu istemediğimi çakmasın diye uykum varmış gibi yapıp dizine yattım. Bir süre sonra gözlerim kapanmaya başlayınca uyumama engel olmaya çalıştı.
"Uyuyor musun"
"Uyuyor muyum" dedim gerçekçi olmasını umarak.
"Evet uyuyorsun uyuma işimiz var"
"Biliyorum aşkım gözümü dinlendiriyorum sadece"
Gözlerimi kapattım. Bana uzun gelen bir süreden sonra Ece yanağımı öpüp uyandırdı.
"Tutku sen uyuyacak gibisin ya hadi odaya geçelim"
"Geçeriz saat daha erken"
"E olsun"
"Sabah olmaz zaten geceler uzun"
"Ne güzel işte sevişiriz sabaha kadar" dedi ve boynumu iştahlı bir şekilde öpmeye başladı. Kalkmaya yeltendim.
"Noluyo ya"
"Ece görmüyor musun gözümden uyku akıyor şu an canım istemiyor sanki mecburmuşuz gibi davranıyorsun"
"Özledim seni"
"Olabilir ama herhangi bir istek yokken durup durup kalk sevişelim diyorsun"
"Önceden de böyle başlamışlığımız oldu neden bu kadar abarttın anlamadım"
"Yorgunum diyorum görmüyor musun". Sesimi yükseltmeye başlamıştım.
"Son zamanlarda hep yorgunsun zaten. Hep. Seni farklı bir durumda görmedim ki". Ses tonunu benimkine uydurmaya başlamıştı. Artık o da bağırıyordu.
"Beni yoran şey ne acaba düşündün mü"
"Her gün sohbet ettiğin deliler mi"
Bunu demesi içimde gereğinden fazla öfke uyandırdı. Belki de sadece mecaz anlamda söylemişti ama nedense Cansu'nun üstüne alındım.
"Konuşmalarına dikkat et danışanlarıma deli diyemezsin. Bilmediğin insanlar hakkında nasıl böyle konuşabilirsin"
"Tutku sıkıldım senin şu duyarlı insancıl konuşmalarından, yanında sana ayak uydurmaya çalışmaktan"
"Uydurma o zaman kimse seni zorlamıyor" diyerek ayağa kalktım. Bir şeyler söylüyordu ama dinlemeden odama ilerledim. Sonra hemen yanıma geldi.
"Niye dinlemiyorsun beni sen ya"
"Uyuyacağım ben"
"Kızım saçmalama gel buraya"
"Evet geleyim de sinirden çıldırayım öyle mi"
"Tutku gel dedim"
"Lütfen rahat bırakır mısın uyumak istiyorum"
"Hayır bırakmıyorum burda böyle duracağım bütün gece"
"Bütün gece duracaksın burda yani"
"Evet"
"Tamam o zaman" dedim ve yorganımı kucakladım. Kalkıp salona yürüdüm.
"Tutku saçmalama gelir misin"
Sesimi çıkarmadan koltuğa kıvrıldım. Çok saçma bir tartışmaydı farkındaydım ama ciddi anlamda sinirlenmiştim. Sürekli bir şeylere zorluyordu ve buna katlanamıyordum. Fazla geçmeden Ece'nin susmasına şükrederek uykuya daldım.
Cebimdeki telefonun titremesiyle uyandım. Kendime gelip telefonu çıkarmak saçma bir şekilde zor olmuştu. Sonunda telefona kavuşup aramayı cevapladım.
"Efendim"
"Tutku Hanım günaydın"
"Günaydın Seda"
"Sanırım programınızı unutmuşsunuz. Şu an seansına girmeyi bekleyen bir danışanınız var. Ve ayrıca bir danışanınız ise ondan sonraki seans için gelmiş"
"Kahretsin alarmı kurmamışım"
"Beklemelerini söyleyebilirim"
Telefonu kulağımdan çekip saate baktım.
"Yetişene kadar 2 seanslık zaman geçer beklemesinler"
"Ne söyleyelim"
"Acil işimin çıktığını dün şehir dışına gitmek zorunda kaldığımı söyle. Ben sana tek tek herkesi arayıp randevuları iptal etmeni söyledim ama bir sorun olmuş. Senin aksaklığınmış gibi davran. Karşılığını alırsın ay sonunda". Yaptığımın etik olmadığını biliyordum ama benim bir ismim vardı. Kesinlikle bu tarz yanlışlar yapmazdım. Yapsam da yapmazdım.
"Tabii ki Tutku Hanım peki randevularınızı iptal edeyim mi"
"Öğleden sonrakiler kalsın geliyorum"
"Tamamdır"
Telefonu kapatıp kendime gelmeye çalıştım. Hiç gidesim yoktu ama paramı kazanmaya mecburdum. Koltuktan kalkıp yatak odasına gittim. Ece yatağımda uyuyordu. Dolaptan giyeceklerimi alıp banyoya girdim. Girer girmez aklıma Cansu geldi.
Dün beklenmedik bir şekilde mesaj atmıştı. Bugün de öyle bir şey yapabilirdi. Ve Cansu eğer ararsa veya mesaj atarsa Ece de yakalarsa dünden kalan sinirle her şeyi mahvedebilirdi. Sinirli olması bu ihtimali katlıyordu. Hemen banyodan çıkıp salondaki telefonumu yanıma aldım. Tekrar banyoya girip kapıyı kilitledim. Telefonu aynanın önüne koyup saate bakmak için orta tuşa bastım ve gelen mesaj bildirimini gördüm. Cansu mesaj atmıştı. Yine. CANSU MESAJ ATMIŞTI.
Derin bir nefes alıp sırıtarak mesajına baktım.
-Biraz geç oldu ama günaydın
-Geç değil gün benim için yeni aydı yeni uyandım sayılır
Ve sana da günaydınGünüm gerçekten yeni aymıştı. Dün o gittikten sonra her taraf karanlığa gömülmüş de mesajını gördükten sonra günüm aydınlanmış gibiydi. Bütün stresim o an dağıldı. Küvetin kenarına oturmuş yazmasını bekliyordum. Umarım yazdığımı yanlış anlamazdı. Ve telefonum çaldı. Ekranın ışığı yanmaya başladığı an kalbim de yanmıştı sanki. Heyecanla ekrana baktım. Cansu arıyordu. Sakin bir ses tonuyla cevap vermeye çalıştım.
"Alo"
"Müsait misin"
"Evet müsaitim bir sorun yok değil mi"
"Hayır sorun yok ben işin yoksa seni bana davet edecektim. Dün ben sana geldim bugün sıra sende"
"Güzel zamana denk getirmişsin bütün randevularım iptal bugün"
"Geliyorsun o zaman"
"Geliyorum"
"Evi bulabilir misin"
"Haberleşiriz"
"Tamam o zaman"
"Görüşürüz"
"Görüşürüz"
Hemen Seda'yı arayıp bütün randevuları iptal ettirip ona da izin verdim. Kalkıp telefonu aynanın önüne bıraktım. O an aynadaki yansımamı görünce daha da heyecanlandım. Sanki kendime bakınca onu görüyordum. Hislerimin somut halini görüyordum.