Saat 06.37'de telefonumun sesiyle uyandım. Arayan kız arkadaşımdı ve telefonu açtığımda dün geceden kalma tribi sürdüreceğini biliyordum uzun zamandır ilişkimiz böyle saçmalıklarla sürüyordu zaten. Telefonu sessize alıp yorganımın altına gömüldüm ama bir kere uykum kaçmıştı. En iyisi kalkıp işe gitmek için hazırlanmaktı. Ağabeyimle birlikte onun ofisinde çalışıyordum. Usana sıkıla yataktan çıkıp içinde pek de iyi hissetmediğim biraz resmiye kaçan kıyafetlerimi giydim, hafif bir makyaj yapıp saçlarımı topladım. Kısa bir kahvaltıdan sonra yola koyuldum.
Ofise geldiğimde odamın önünde beni karşılayan asistanımdan o gün bakacağım hastaların listesini aldım. Üstten göz gezdirirken yeni bir hastamın olduğunu fark ettim. Odama geçtim ve her hafta bana görünen artık hayatlarına dair hemen hemen her şeylerini bildiğim hastalarımı kabul etmeye başladım. Psikolog olmanın en zor yanı buydu işte. Alakan olmayan insanları saatlerce dinlemek. En azından benim için böyleydi ama yapabileceğim bir şey yoktu. Hayatımı böyle kazanıyordum.
Sekreterime sıradakini kabul etmesini söyledim. İçeri genç bir kız girdi. Buraya gelen diğer insanlara göre sanki psikolojik bir sorun yaşamıyormuş gibi görünüyordu. Tahminimce benden 1-2 yaş küçüktü 24 falan gösteriyordu. Günümüz güzellik anlayışının tam tersi kendine özgü bir güzelliği vardı. Saçları küt kesilmiş ama uzamıştı omuzlarına değiyordu. Dudakları ne çok kalın ne de inceydi, elmacık kemikleri hafiften belirgin, gözleri badem gibiydi. Neyse neden bu kadar dikkat ettim ki?
O içeri girdiğinde gülümsedim fakat karşılık alamadım. Karşımdaki koltuğa oturdu ve gözlerini bana dikti. Konuşacakmış gibi durmuyordu belki de sorunu bununla ilgilidir diye düşünüp sağ elimi ona uzattım.
"Ben psikolog Tutku Özveren."
Cevap alamadım.
"Sen de Cansu olmalısın?"
Kız resmen konuşmamakta ısrar ediyordu. İşimiz iş diye düşünerek sahte olduğu belli bir şekilde gülümsemeye başladım. Sonuçta ben bir psikologum bana gelmişse açılması lazım ve kız konuşmuyor ne kadar güzel.