Karşımdaki yaralı kadına baktım. Gözleri hala nemliydi ve hala dokunsam ağlayabilecek gibi duruyordu. Konu hakkında fazla konuşturmak istemedim. Konuyu kapatmadan önce aklımdaki soruyu soracaktım.
"Bana tamamen kendi isteğinle psikolojik destek almaya geldin değil mi"
Biraz durdu ve evet anlamında kafa salladı.
"Konuşmama sebebini de hazır olmaman olarak düşünmeliyim o zaman"
Yine kafa salladı.
"Cansu"
"Evet" diye cevap verdiğinde ona biraz daha yaklaştım ve elimi dizine koyup gözlerine baktım.
"Benimle istediğin zaman konuşabilirsin. Evim sana her zaman açık istersen ben senin istediğin yere gelebilirim. İstersen ofisime gelirsin. Eğer iyi hissettiriyorsa önceki gibi konuşmadan durabilirsin. Nasıl iyi hissedeceksen. Yanlış anlama ama senden para da almak istemiyorum. Sadece yardımcı olmak istiyorum yanında olduğumu bil."
"Para konusu hoşuma gitmedi"
"Bak şöyle ki ben bana gelen danışanlarımla dışarda karşılaşmadım bile. Biz olayı dışarı taşıdık ve artık psikolog danışan olayını geçtik. Yani ben işim olduğu için sana destek olmuş olmuyorum. İstediğim için oluyorum. Para alamam."
Cevap vermedi.
"Yani hatta o kadar çok görüşeceğiz ki paraya döksek altından kalkamazsın bence sen de istemezsin" diyip gülümsedim.
Bana dönüp gözlerime baktı. Sonra o da gülümsedi.
"Ne yani durumumun o kadar mı kötü olduğunu düşünüyorsun"
Bir an ciddi olduğunu düşünüp alındığını sandım ama gülüyordu. Ben de ona eşlik ettim.
"Akşam yemeğine kalsana" diye aklımdan geçeni anında dilime döktüm ve o an pişman oldum. Ya kabul ederse ve Ece pat diye ortaya çıkarsa. Sahi onunla bir planımız var mıydı hatırlamıyorum. Telefonum kapalıydı eğer ulaşmaya çalışmışsa ulaşamamıştı ve bu arkadaşlarından ayrıldıktan sonra bana gelme olasılığı doğuruyordu.
"Belki başka bir zamana. Hatta ben kalkayım şimdi"
Cevabı beni hem rahatlatmış hem de üzmüştü. Onunla daha çok vakit geçirmek istiyordum ama bu akşam olmazdı.
"Peki o zaman seni zorlamıyorum" dedim. Zorlamak istiyordum ama canımızı düşünmek zorundaydım.
Ayağa kalktı ve o an aklıma bir şey geldi.
"Cansu bir dakika bekler misin"
Hemen odama koştum ve özel eşyalarımı sakladığım çekmecemi açtım. Annemin günlük olarak hediye ettiği nostaljik görünümlü defteri çıkardım. Kalın bir defterdi. Yazdığım sayfaları tek hamlede yırttım. Buna rağmen bir sürü sayfa hala duruyordu. Cansu'nun yanına döndüm.
"Bunu al"
"Ne bu?"
"Defter"
Tek kaşını kaldırıp 'hadi ya şaka yapıyorsun' bakışı attı.
"Yani bunu al ve her günün sonunda istediğin şeyi yaz. O gün yaşadıklarını, hissettiklerini falan"
"Ödev mi"
"Ödev" dedim gülümseyerek.
"Sonra okuyacak mısın"
"Okumamı istersen okurum"
"Artık psikologum olmadığına göre yazacaklarımı kendime saklamayı düşünüyorum" dedi gülümseyerek.
"Peki sen bilirsin. Ama atlama her gün yaz tamam mı"
Başıyla onayladı ve kapıya yöneldi. Tam çıkacakken bana döndü ve yine gözlerime baktı.
"Her şey için teşekkür ederim"
"Bu ilk ve son teşekkürün olsun lütfen"
Gülümseyerek cevap verdi. Kadın resmen gözleriyle konuşuyordu. Asansör gelince son bir defa dönüp baktı ve gülümsedi.
"Görüşürüz Tutku"
"Dikkat et kendine" dedim ve gitti.
İçeri geçip az önce onun oturduğu yere oturdum. Bir süre öylece oturup düşündüm. Gözleri aklımdan çıkmıyordu. Hayatımda böyle güzel bakan bir kadın görmemiştim. Böyle bakışları varken konuşmaması artık ilk zamanlardaki gibi sorun değildi. Tüm gün onu izleyebilirdim.
"Selaaam"
Oturduğum yerden sıçradım. Ece gelmişti ve ben fark etmemiştim. Ya ondan gizlice anahtarımı alacaktım ya da kapının kilitini değiştirecektim aksi halde böyle gitmezdi.
"Aaa canım hoş geldin"
"Yok mu öpücük öyle kuru kuru hoş geldin olmaz"
Yanağına minik bir buse kondurdum ama o yetinmeyip dudağımdan öptü.
Önümüzdeki kadehleri işaret edip "Bunlar ne" diye sordu.
"Kadeh" diye cevapladım.
"Ciddi olamazsın"
Tanrım bu ikinciydi.
"Kimle içtin"
"Cenk burdaydı senden önce gitti. Ona ikram ettim"
Bir süre konuşmadık.
"Akşam yemeğe çıkalım mı aşkım" diye sessizliği böldü.
"Eve söylesek olmaz mı dışarı çıkasım yok"
"Ev de olur. Hem yeni iç çamaşırı aldım yemekten sonra gösterebilirim evde"
Konuşmama fırsat vermeden dudağıma yapıştı. İstemeyerek karşılık verdim. En sonunda dudaklarımızı ayırdım."Hadi yemek söyle ben çok acıktım" diye bahane uydurdum.
Yanımdan kalkıp telefonunu aldı. Kapının girişinde durup bir şeyler sipariş veriyordu. Cansu'nun kadehinde kalan şaraptan bir yudum aldım. Sonra kadehleri alıp mutfağa geçtim. Masaya oturup telefonumu açtım. Bir mesaj gelmişti.
-Defter için teşekkür ederim çok hoşuma gitti ama sanki bir kaç sayfası yırtılmış gibi
Hemen cevap yazdım. Yazarken ellerim titriyordu.
-Önceden ona ben yazardım yazdığım sayfaları yırttım
Çok geçmeden telefonum titredi.
-O zaman daha çok hoşuma gitti
Gülümseyerek ekrana bakarken Ece mutfağa girdi. Yanağımdan öpüp dolabı açtı. İki tane servis tabağı alıp mutfaktan çıktı.
-Sevdinim
Telefonumu cebime koyarken daha önce numaramı ona verip vermediğimi düşündüm. Vermemiştim. Bulabilmesinin zor olmadığını düşünerek biraz daha şarap alıp içeri geçtim.