BEŞ

70 21 5
                                    

Dağhan kolumdan çekiştirerek beni arabaya doğru sürüklüyordu.
"Nereye gidiyoruz ,eve gidip annemi görmem gerekiyor !" Annemin cenazeye katılmasına karşı çıkmıştık. Oy birliğiyle onu evde bırakıp buraya gelmiştik.
"Öyleyse seni eve bırakayım. böylelikle kutu mevzusunu da halletmiş oluruz."
Kutu tamamen aklımdan çıkmıştı. Böyle bir günde bile bunu mu düşünüyordu yani !
"Delirdin herhalde Dağhan !" Şu günde düşündüğü şeye bak.
"Kutuyla baglantili peluş bir ayının içinden numaram çıkıyor ida. Sence bunu düşünmemeli miyiz ?"

Az önce birbirimize teselli sarılmaları verdiğimiz adam karşımda yeniden soğuk ifadesine bürünmüştü. Herhalde duygularını doruklarına kadar yaşayan biri değil diye düşündüm . Tıpkı benim gibi...

Araba yolculuğu sessiz geçerken, Kardeşimi toprak altında terketmenin acısı ufak sıyrıklar halinde yanaklarımdan süzülüyordu.

" İda, biliyorsun onlar benim için değerli insanlardı."
"Hı hı" devam etmesi için homurtular çıkarıyordum.
"Üzüntünü anladığımı bilmeni istiyorum. Ama hayat sen nefes aldığın sürece devam eder. Yakınlarının nerede olduğu önemli değildir."

Daha düne kadar korkup kaçtığım adamın arabasında beni teselli edişini dinliyordum. Ona güveniyorum diyemezdim tabi. Ama geldiğim şu noktada birilerinin hayatta olduğumuzu bana hatırlatmasına ihtiyacım vardı.

"Beni üzen bu değil" gerçekten tamamen sorunun kardeşim söylersem yalan söylemiş olurdum.
"Seni üzen ne İda?"
"Hayatın bir gün bitecek olması. Tıpkı Burak ve nida gibi bizde Birgün toprak altında terkedileceğiz. Hiç var olmamışız gibi. Yaşam içgüdülerim ölümün varlığını kabul etmemi zorlaştırıyor."
" Atlatmaya çalıştığın bu zamandan ben biraz daha önce gectim. Sana söyleyebileceğim birşey var. Ölüm bir boşluk , bilinmezlik. Tıpkı doğmadan önceki gibi. Ama şuan buradayız ve bir şekilde var olduk durum değiştirip boşluğa düşmeden önce varlığın tadını çıkarmak istemez misin?"

Dudaklarım kıvrılmak için kendini zorlarken onlara izin verdim. Bu adam resmen fax makinesinin öbür tarafından çıkan ben gibiydi. Bir şekilde aynı dataları paylaşıyorduk.

Eve geldiğimizde kalabalık tamamen dinmiş artık sessizlik eve çökmüştü. Salonda bizi karşılayan annem Dağhan'ı görürnce tebessüm etti.
"Merhaba efendim, nasılsınız ? "
"Teşekkürler oğlum nasıl olayım ki... "
Dağhan kafasını olumlu anlamda salladı.
Merdivenlerden çıkarken sordum.
"Siz tanışıyor musunuz? "
"Evet .burak ve nida ile finallere çalışacağız diye birkaç kere evinize gelmiştim.
Bu sefer başını olumlu anlamda sallama sırası bendeydi.

Odama girdiğimizde Dağhan doğrudan çalışma masasının üstüne oturdu. Evet numarasının bir ayının içinden çıkmasının bir sebebi varmış belli ki.

Elime aldığım sigaradan sonra gözlerimle odamı taradım. Çakmak arıyordum.
Dağhan elini çalışma masasının çekmecesine attı . Içinden çıkardığı pembe çakmağı bana uzattı.
"Çakmakların nerede olduğunu nasıl biliyorsun ?"
"Kutu nerede ida?"
"Önce odama girmenin hesabını ver !" Zıvanadan çıkmıştım. Evet evime gelmiş olması problem değildi. Çakmaklarımın yerini bilecek kadar odamda vakit geçirmesi beni korkutmuştu.

"Daha önce evine geldiğimi söyledim. Neyi büyütüyorsun?"
"Odamda neden bu kadar vakit geçirdin?" Derin bir nefes aldı.
"Bazen gece geç saatlere kadar çalışıyorduk. Eve dönmek yerine odanda kaldığım zamanlar oldu."

Sesinde anlayamadığım bir kibir vardı. Bu durum ne kadar mantıklı gelse de inanmak istemiyordum. Anaokulunda beni buluşu, telefonumu bana geri verdiğinde düşürdüğümü söylemesi. Dalgınlıkla bunların üzerine hiç düşünmemiştim.

"Sen bir yalancısın! Beni takip ettin , üstüne kimseyi aramamam için telefonumu çaldın!"
"Bunların hiçbir önemi yok İda !. Kutu nerede!"
"Kutuyu biliyorsun değil mi? Sen mi koydun oraya numaranı ? "
"Eğer kutuyu verirsen sana sorun çıkarmam." Artık beni ikna etmeye çalışıyordu.
"Kutu falan yok ! Sana hiçbir şey vermeyeceğim."

Hem çok sinirlenmiş hemde korkmuştum.
"Olanların hiçbirine bulaşmak zorunda değilsin İda. Kutuyu verip bu işin peşini bırakabilirsin."
"Hemen burayı terket yoksa polis çağıracağım !"
Artık ellerim titriyor güçlü görünmeye gayret bile etmiyordum.

Beni yok sayıp odamı aramaya başlayan Dağhan, kutuyu bulmakta gecikmedi. Elinde tuttuğu kutuya tüm gücüme yapıştım.
"Ver onu bana ! Zaten neden bu kadar istiyorsun ki sadece bir kutu ! Sadece aptal bir kutu. "
Kutuyu ona vereceğimi düşünüyorsa çok yanılıyordu.

Kutu benim odamdaydı. Belli ki içinde Nida ve beni ilgilendiren birşeyler vardı icinde. Dağhan'nın tepkilerine bakılacak olursa önemli şeylerdi.

Dağhan sanki bir karar vermeye çalışıyormuş gibi kaşlarını çatmıştı. Saniyeler geçtikçe elimle bir köşesine yapıştığım kutu üzerinde hakimiyetimi kaybediyordum.

"Yol boyunca konuşmayacaksın , bu kutu açıldıktan sonra "pişmanım geri döneceğim" demeyeceksin.
Şimdi küçük bir valize eşyalarını topla ve Annene birşeyler uydur. Gidiyoruz."
Bunların açıklamasını yapabilecek tek kişi oydu.

Merak kediyi öldür müydü? Emin değildim.

İDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin