İKİ

124 26 9
                                    

Yaklaşan garsonun gölgesiyle irkilerek
"Bir kadeh kırmızı şarap alayım."
Başımı tekrar çevirdiğimde Dağhan'la göz göze geldik. Bakışlarımı kaçırmak istesem de bana bakan kısık kahverengi gözlerin esiri olmuştum. Dudaklarının ucu kıvrıldığında ürktüğümü belli etmemeye çalışıyordum .
Barın sarı ışıkları karanlıkta kalan yüzünü aydınlatıyor sanki mümkünmüş gibi çene kemiklerini daha çok belirginleştiriyordu. Başıyla arkamı işaret edince baktığı yere doğru döndüm.
Garson elindeki kadehi önüme bırakırken kız kardeşim Nida , konuşmaya başladı.
"Bugün ! Sevgili arkadaşlarım, şu inatçı kızın ( eliyle beni işaret ederek) döndüğü gün. Buna içip buna güzelleşelim "
masadan yükselen bardaklara bende eşlik ederek çınlama seslerine kulak kesildim.

Gecenin sonunda herkes evlere dağılacaktı.
Artık yakamoz kaybolmuş deniz kızıl rengini almaya başlamıştı.

"Ben bu gece burak'la kalmak istiyorum İda. İstersen sen eve geç yarın beraber öğlen yemeği yeriz"
kardeşimin burakla olan münasebetine şaşırsamda sadece başımı sallamakla yetindim.
Zaten aşağı bakarken kaldırım taşlarını seçemeyecek kadar alkol almıştım.
Önce gece daha sonra da Arda ayrılmıştı masadan.
Herkesi öpmek istemedigimden ellerimi hızlı hızlı sallayarak topuklarımı zemine bastım.

Uzun ağrılı bir uykunun ardından gözlerimi tavana dikmiş dün gece olanları düşünüyordum.
Dağhan bana bakarken bazen ürkmüş bazen beni beğendiğini düşünüp dudaklarımın kıvrılmasını engelleyememiştim.
Kardeşimin bir başkasında kalacağını bile bile hiç yorum yapmamıştım. İçimde ki endişeleri alkol alıp götürmüş. Yeni bir ortama girmenin verdiği çekingenlikle hemen oradan ayrılmak istemiştim.
Salona geçerken uğuldayan televizyonun sesini kısmak için kendimi koltuğun üzerine bıraktım.
Sabahın bir köründe 3. Sayfa haberleri gösteriliyor
Ekranın sağında beliren iki vesikalık fotoğrafa bakarken göz yaşlarım görüşümü engelliyordu .
Nida sari ve Burak çetin kafalarına aldıkları
Darbeyle Aksoy mahallesi yakınlarında ölü bulundu.


Karşımda ayakta duran polis ellerini masaya koyarak
Pozisyon üstünlüğü kuruyordu.
Gözyaşlarımı henüz dindirmişken bana sert bakan kara gözleri itici ve kaba bulmuştum.

"Nida sari ve Burak çetin en son sen ve arkadaşlarınla görülmüş"
"E-vet . Birşeyler içmek için çıkmıştık"
"Söylesene ida kardeşini kıskanır mıydın ? " Ellerimi istemsizce masaya vurup ,
"Tüm bunları neden soruyorsunuz ben hiçbir şey yapmadım !"
"Biz senin gibileri çok gördük ida kıskançlık cinayetleri aileler arasında oldukça yaygındır.
kardeşinden önce mekanı terkedip Daha sonra onları takip ederek uygun zamanı bulduğunda eline geçen her neyse vura vura kafataslarını ezdin. Şanssız burak'ta isledigin cinayete tanıklık edemesin diye onu da öldürdün."
Artık sabrım taşmış ellerimin titremesini durduramıyordum. Aklıma hiçbir yanıt gelmiyor taş kesilmiş gibi karşımdaki çirkin adamı dinliyordum.
"Ben doğruca evime gittim neden anlamıyorsunuz ?
tüm sorular bana soruluyor ! Kardeşimi seviyorum
Beni artık bırakın."
"Tıpkı senin gibi dün gece orada bulunan herkesi sorguluyoruz. Şehirden ayrılmayın."
Nereden geldiğini bilmediğim bir başka polis bana eşlik ederken koridorda annemi gördüm.
Bana sarılmak şöyle dursun aklını kaybetmiş bir vaziyette oturduğu bankta düzensiz nefesler alıyor
Bomboş gözleriyle karşı duvara bakıyordu.


Yatağımın üzerinde dün olanları tekrar tekrar analiz ediyor kendime bir çıkış yolu aramaya çalışıyordum.
Evi dolduran cenaze kalabalığı katlanılabilir gibi değildi. Gerçekten üzülen birinci derece akrabalarımız , eve yemek getiren hamarat komşularımız , olayı çözmek bir yana, gündem çıktı diye evin kuytu köşelerinde fisıldaşan uzak akrabalarımız, ellerini sırtıma koyup bana baş sağlığı dileyen tanıdıklarımız. Hepsi çok ağır geliyor
Artık kaçma isteği uyandırıyordu.
Böylesi insanı katil edecek cinstendi.
Aklımdan geçenle ürperdim.
Yatakta bir yay gibi gerilerek telefonu cebimden çıkarıp dün gece kaydettiğim gece'nin numarasına tıkladım.
"İda ben çok üzülüyorum " ağlama sesleri kulaklarımı doldururken kendi gözlerimin dolmasını engelleyemedim.
"Sahile gelirsen biraz konuşmak istiyorum . Kalabalık beni boğuyor gece. "


Ayaklarımı çimlere süre süre ilerlerken palmiyelerin arasından sızan güneş ışığına lanet ettim .
Böyle bir gün yağmurun , fırtınanın günüydü.
Güneşli bir günde gelen soğuk hava olaylarına tahammül edemiyordum.
Yanımda yürüyen gece, durmadan konuşuyor abartılı el hareketleriyle şaşkınlığını ifade ediyordu.
"Gece bana biraz Arda ve Dağhan'dan bahset"
"Arda , burağın ve nidanın yakın arkadaşı .ben iki sene önce aralarına katıldığımda Arda benimle yakın iletişim kuran tek kişiydi. O çok neşeli , konuşkan , aklı havada biridir . Hatta nidanın beni sevmesini o sağlamıştı."
"Anlıyorum. Peki Dağhan ?"
"Dağhan oldukça sessiz biridir. Bizimle her zaman görüşmüyor. Bir kız arkadaşı vardı kötü ayrıldılar. kız terketti buraları. biz onu tanıyorduk öylelikle Dağhan aramıza katıldı duyduğuma göre ailesiyle hoş olmayan bir geçmişi varmış ama ne olduğunu inan bilmiyorum. "
"Neden nida dün burakla kalmak istedi ? Ben bir erkek arkadaşı yoktu diye biliyorum. "
" Ya . Onlar senelerdir öyle takılıyorlardı aralarında ciddi birşey yoktu. "
Geceyle vedalaşıp kararan havaya baktım zamanın nasıl geçtiğini bilmiyor artık zaman benim için varmı sorusuna cevap bulamıyordum.


Ilık rüzgar bacaklarımı yalarken , Sokağın başındaki Yapıya gözlerim kaydı. Burası bembeyaz boyanmış eski bir Rum eviydi. Bahçede rengi solmuş plastik kaydıraklar, etrafı kapatan uzun sivri çitler ...
binanın yakınına gitmek için adımlarımı hızlandırdım. Devasa bahçe kapısının üzerinde duran pas tutmuş kilidi incelemeye başladım. İki demirin arasından geçen zincirin kesilmiş olduğunu gördüm . Başımı kapıya yaslayıp eve gitmek istemediğimi düşündüm.
Kapıyı biraz zorlayarak açtım.
Bahçenin içine doğru adımlarken eskiden kardeşimle oturduğumuz kaydırağa baktım . Burası bizim ana okulumuzdu. Gözlerimi kapattım . Çiçekli elbisesiyle nidanın çimlerin üzerinde yatışı gözümün önünde canlandı.
"İdaa ! Baksana çimlerin üzerinde uğur böceği var." Küçük elleri böceğin yakınlarında geziyor kenarları uzun güneş gözlükleri kafasına büyük geliyordu.
Akmaya çalışan gözyaşlarımı serbest biraktım Benim küçük kardeşim artık hayatta değildi.
Bahçeden çıkacakken arkamda bir hareketlilik hissederek döndüm .
"İyi akşamlar."
Dağhan buradaydı.

İDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin