İşten çıkmış,saat 18:30 sularıydı levent metrosuna binmiş "Taksim" durağına doğru ilerleyen sarı ışığı takip ediyordum oturduğum yerde kenetlenmiş kalmış içimden "Hadi be hala varamadık metro dediğin hızlı olur"diye homurdanıyordum sanki tabakhaneye bok yetiştiriyoruz her zaman ki gibi kör kütük sarhoş olmaya gidiyordum her günüm aynı değiştirmek için çabalamıyor tam tersi herşeyin daha kötüye gitmesi için elimden geleni yapıyordum içmemin bir sebebi vardı keyfi içmek ayrı ama ben unutmak için içiyordum çünkü ancak sarhoş olunca "Uzak Geçmişimin Lanetinden kurtulabiliyordum" nevizadeye doğru hızlı adımlarla ilerliyor bir an önce oturmak ve gerçek hayattan uzaklaşmak istiyordum vardığımda içeri girerken kapıda karşılayan garson "Abi hoşgeldin her zamankin den mi diyerek"içeri aldı bende kafamı "Evet" anlamına gelerek salladım masaya oturdum gelen Rakıyı sanki önümden kaçıyorlarmışçasına açtım bardağın %70 rakı doldurmuş geri kalanını su ile tamamlarken renginin dönüşünü izledim hipnotize olmuş gibiydim bana göre benim hayatıma göre bu olan şey mucize gibi birşeydi ilaç dan da öte birşey bu ilk dubleyi götürüşte rahatlamış ait olduğum yere gelmiş artık daha huzurluydum bana kimse burada dokunamazdı burası benim "Kırallığım" diyerek içimde mutluluk rüzgarları esiyordu. Mezeler gelmiş açlıktan geberdiğim için hızlıca yemeğe başladım ama tabiki Rakı bardağımı diğer elimde tutuyordum içimden bir ses "Kardeş burası senin krallığın rahat ol" sesini dinledim bardağı elimden bir iki santim ileriye bıraktım sırtımı sandalyeye dayayıp derin bir nefes aldım ardından tam karşımda ki roman rakamlı saate dalmışım saniyeler hızlı akarken bir anda yavaşlama başladı sanki saniyeler artık bir sonraki sayının üstüne daha da yavaş akmaya başladı ve durdu.
Elleri bacaklarıma değiyor ne yaptığını anlamaya çalışıyordum 13 yaşında bir çocuğun anlayabilceği birşey değildi. Benim o gün arkadaşlarımla top oynamam çılgın gibi terleyip üstüne soğuk su içip hastalanmam gerekiyordu bu yüzden okula gidemeyip annemin bana;
"Eşşek sıpası kaç defa dedim sana terli terli su içme diye"
Sitem etmesi gerekiyordu evet gerekiyordu. 7 yaşındayken ailem trafik kazazı geçirmiş ve hayatlarını kaybetmişlerdi beni anneanneme teslim etmişlerdi o gün annem "Anneanneyi üzmek yok işimizi halledip geleceğiz"diyerek çıkmışlardı evden ailemden 1 yıl sonra anneannemi kaybetmiş yetimhaneye bırakılmıştım babaannem beni istememiş 13 yaşımda şansın bana güldüğünü düşündüm bir aile beni evlat edinmek için gelmişlerdi bende bir çocuğun ihtiyacı olan sevgiye köpek gibi açtım ve elimden geldiğince sakin oldum gelen aile yetimhane müdürüyle konuşurken müdürün kapısını dinliyordum kulağımı öylesine dayanıştım ki içerdeki herşeyi duyabilecek durumdaydım Gülfem hanım;
"O buraya geldiğinde gözlerinin içine bakınca anlamıştım çok zeki derslerinde gayet başarılı sessiz sakin bir çocuk temiz kalpli"
Diyerek beni övüyordu aile ise beni almak için çok acele ediyorlardı beni görmek istediklerini söylediklerini duydum,hemen yatakhaneye koştum kolonyağını elime boşalta bildiğim kadar boşalttım saçlarımı şekillendirdim elime yüzüme iyice yedirdim temiz kokmak için beni sevip almaları için yatağımda otururken kapı kolunun hareket ettiğini duydum hemen toparlandım içeri müdür ve aile girmişti. Ellerim titriyor gözlerim onların gözlerinin içine bakıyor onlara "Beni alın ne olur diyerek bakıyordum" aile yanıma gelip benimle sohbet ettik genç kadın başımı okşayarak "Eğer bir aksilik olmazsa seni buradan alacağız sende istersen tabi"dedi bense avazım çıktığı kadar "İSTİYORUM"diye haykırmak istedim. Aile odandan çıkarken bana göz kırptılar ve benim için artık herşeyin normale döneceğini düşünmeye başlamıştım ama birşeyler yolunda gitmiyordu ailenin yatakhaneden çıkması içimde bir burukluk yarattı sanki kandırılmış gibiydim aile gittik den beş dakika sonra kapı kolu tekrar hareket etti içeri giren 40 yaşlarında göbekli iğrenç derecede sigara kokan yetimhane hademesiydi sinsice sırıtarak yanıma geldi yanıma oturdu ve
"Bu aile de mi seni almaktan vazgeçti üzülme sen benimsin"diyerek ellerini bacaklarımda gezdirmeye başlamıştı kafasını boynuma doğru indirirken kendimden iğrendiğimi ve miğdemin bulandığını hissettim kendimi çekmek için geri kaçsamda bir anda kolumdan tutarak
"Öyle kolay değil parlak çocuk" kelimesi beynimden ayaklarıma kadar uyuşturmuştu beni birden yatakhane kapısı açıldı diğer çocuklar içeri girdi oda yatağımdan kalkarak uzaklaştı dönüp bir kere bile bakamadım çünkü korkuyordum bir çocuğun öldürmekle,katlanması gereken şey arasında seçime bırakılması belkide hayatta ki en iğrenç en kötü şeylerden biri.
15 yaşıma kadar cinsel istismara mağruz kalmış sesimi çıkaramamış ve bir gün benide alıcaklar ümidi ile 9 yıl geçti en sonunda orta halli bir aile almayı kabul etti. Artım özgürlüğüme kavuşmuştum yetimhaneden çıkarken arkama bile bakmamıştım bir sefer bile ordan çıkarken Lanet okuyarak çıkmıştım hayatımda bir daha burayı hatırlamamak üzerine lanet etmiştim.
Garsonun elini omzuma koymasıyla rakı bardağının elime verdiği acıyı hissetmem bir oldu bardağı aşırı sıktığımdan kırılmıştı cam parçaları elime batmıştı garson
"Ben sizi hastaneye götüreyim eliniz çok kötü gözüküyor" dedikten sonra elimi soğuk suyun altında temizleyip mutfak beziyle elimi sarıp hastaneye gittik atılan dikiş sayısını hatırlamıyorum ama atılan her dikişin sanki o anları yeniden bir araya getiriyormuşçasına bir his yarattı acaba dikişsiz mi kalsaydı iyileşir miydi ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Renkli şehrin siyah beyaz yanlızlık hali
Genç KurguYanlızlık; gün boyu boğazında hep bir düğüm olmasıdır.hiç geçmez ki konuşabilesin.her gün her an o düğümle gezmeye alışmaktır belki. yüzünde,gözlerinde sürekli bir bulutluluk olmasıdır.tanımayanların bile yolda gördüğünde "neyiniz var" demesidir. A...