1. Bölüm

520 79 34
                                    



Yukarıdaki müziği açarak dinlemenizi tavsiye ederim. Keyifli okumalar :)

Ayla ile beraber uçağa geçilen koridorda, önümüzdeki insanların ilerlemesini bekliyorduk. Sıra yavaş yavaş ilerliyordu. Uçağa yaklaşırken, ''Zaman ne çabuk geçti. Vallahi hiç gidesim yok,'' dedim.

Ayla platin sarısına boyattığı saçlarını gülerek geriye attı. ''Yine geliriz hayatım. Sen yeter ki iste.''

Gülümsedim. Uçak paramı, otel paramı hatta ne kadar yapmaması için ısrar etsem de yemek paramı bile o vermişti. Şimdi tekrar onunla gitmem imkansızdı. Çünkü tüm bu masrafı karşılayacak param yoktu ve bir daha onun benim adıma ödemesine izin veremezdim.

Sırada ilerlemeye devam ederken kızıl, kıvırcık saçları ve masmavi gözleri olan 6 yaşında bir kız çocuğu pantolonumdan çekiştirmeye başladı. İngilizce olarak, ''Merhaba! Uçmaktan korkar mısın? Ben korkmuyorum. Çünkü benim amcam pilot ve bana hiçbir uçağın türbülanstan düşmeyeceğini söyledi,'' dedi.

Çok tatlıydı. Ağır Amerikan aksanıyla bilmiş bilmiş konuşuyordu. Annesi hemen arkasındaydı. Mahcup bir şekilde kızını rahatsız etmemesi için uyardı. Ama nasıl rahatsız olabilirdim ki!

''Doğru söylemiş. Ben de korkmam.'' Kızıl saçlarını okşadım. ''Adın ne?''

''Alicia.''

''Tanıştığımıza memnun oldum Alicia.''

Alicia bana adeta bir melek gibi gülümsedi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Alicia bana adeta bir melek gibi gülümsedi. Sıra ilerlemeye başlayınca annesinin elini sıkıca tuttu. Ona el sallayarak önüme döndüm ve uçağa doğru ilerlemeye başladım. Uçağa girdiğimizde iki hostes bizi karşıladı. Esmer ve yaşı daha büyük olan hostes biraz sert duruyordu. Ama yanındaki gençten sarışın olan o kadar samimi bir şekilde karşılamıştı ki yaka kartına bakıp ismini öğrendim. Mutlaka uçuş sonrası teşekkür mektubu yazacaktım. İsmi Ebru'ydu.

Önlerde ki koltuğumuza yerleşirken, ''Bari businesstan almasaydın şu koltukları. Ne gerek vardı sanki,'' dedim ve bavulumu yukarıya yerleştirdikten sonra cam kenarındaki koltuğuma oturdum.

''New York'tan İstanbul'a gidiyoruz hayatım. O kadar saat ekonomide oturmamızın imkanı yok,'' dedi Ayla gülerek. Bavulunu kabin memuru oğlanın yardımıyla yerleştirdi ve koridor tarafına oturdu. Kısa bir süre sonra yan tarafımıza yaşlı bir teyzeyle amca oturmuştu. Gelir gelmez bize selam verdiler. Yurdumun insanı tanımasa bile kırk yıllık dostmuş gibi samimiyet gösterebilirdi işte.

Ebru ismindeki hostes elinde içeceklerle yanımıza geldi. ''İçecek bir şey alır mıydınız?''

Ben limonata, Ayla ise ahududu suyunu almıştı. Yan taraftaki yaşlı çift ise portakal suyu almışlardı. Daha sonra hostes içeceklerimizi toplamak için geri gelmişti.

SEFER: ST313Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin