4. Bölüm

426 48 26
                                    

Gözlerimi açtığımda kapkaranlık bir odanın içerisinde oturuyordum. Ellerim ve ayaklarım sandalyeye bağlı bir haldeydi. Oda oldukça serindi. Öyle ki üzerimdeki ince beyaz elbiseyle üşüdüğümü hissediyordum. "Kimse yok mu?'' diye seslendim.

O anda çat diye bir ses duyuldu. Etrafım bir anda aydınlandı ama bu daha çok projektörün bir yansıması gibiydi. Bir yarım daire şeklinde etrafımı saran bir yansımaydı bu. Buzulların içindeydim. Kuzey kutbu olmalıydı burası. Belki de güney kutbuydu. Her yer bembeyazdı. Büyük buz kütleleri vardı. İleride ise bembeyaz bir ayı. Kocamandı. O kadar gerçekti ki bir an bana saldıracak diye korkuya kapılmıştım. Sonra bir anda ortamda değişiklikler olmaya başladı. Buzullar hızla eriyordu. Kutup ayısı aniden zayıflamaya başladı. O kadar zayıflıyordu ki onun için endişelenmeye başladım. Ayağımın altındaki buzlar eriyerek yok oluyordu. Sonra o ayı, kemikleri görünecek kadar zayıfladı. İleride bir çöp tenekesi vardı. Ayı ona doğru ilerledi ve içinde yiyecek bir şeyler aramaya başladı. Bir anda ortam tamamen değişti ve kendimi yıkık dökük binaların içerisinde otururken buldum. İleriden küçük, 4-5 yaşlarında bir çocuk gülerek bana doğru koşuyordu. Elinde küçük kırmızı bir topu vardı. Arkasından yine aynı yaşlarda koşarak gelen arkadaşıyla içinde oldukları oyunun heyecanıyla kahkahalarla gülüyordu. Önce binalara baktığımda fakirlik içinde yaşıyorlar ama yine de mutluluklarını kaybetmemişler diye düşündüm. Ama sonra...

Bir anda sesi git gide yaklaşan bir savaş uçağının sesi duyulmaya başladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir anda sesi git gide yaklaşan bir savaş uçağının sesi duyulmaya başladı. Hemen ardından ise çocukların üzerine bir bomba düştü. "Hayır!'' diye çığlık attım. Çocukların kanlar içindeki ölü bedenleri tam önümdeydi. Hıçkırarak ağlıyordum. Sandalyeden kalkıp onların yanına gitmek, onları kucaklayıp oradan kurtarmak istiyordum. Ama elim kolum bağlıydı. Hiçbir şey yapamamıştım. Sonra bir anda etraf kurak bir çöle döndü. Kimse yoktu. Serin ortam aniden ısınmaya başladı. O kadar ısındı ki terliyordum. Sıcaklık tüm vücudumu yakıyordu. Susamaya başlamıştım. Öyle aşırı susamıştım ki susuzluktan neredeyse bilincim kapanacaktı. "Su,'' dedim tüm gücümle. Ama o da fısıltıyla çıkmıştı. "Lütf...lütfen,'' dedim zorlukla.

Bir anda yansımalar son buldu. Yine o karanlık, serin odadaydım. Susuzluğum geçmişti. Karşımda Merona duruyordu. Nefret dolu bakışlarla yüzüme baktı.

''Yerüstündeki aptal insanlar! Bunlar gördüklerin... günümüzde olan şeyler. Sana gelecekte olacakları da göstermekten büyük zevk duyardım elbet. Ama bunu kaldıramazdın. Gözlerinin önünde sana her şeyi gösteriyoruz. Bulut olmayan, güneşli bir gün de karlar yağıyor, tüm yaralarını, ağrılarını yok ediyoruz. Sen hala aklın almıyor diye inanmak istemiyorsun. Baş kaldırıyorsun. Gerçeklere gözünü kapatmayı tercih ediyorsun. Çünkü inanmak istediğin bunlar değil. Çünkü işine gelmiyor. İşte yeryüzünde bu yüzden asla ıslah olamıyorsunuz!''

SEFER: ST313Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin