Herkese merhaba :) Biliyorum biraz geç gelen bir bölüm oldu. Ama 4200 küsur kelimelik uzun bir bölümle geri geldim. Bu bölümde birçok olay yaşanıyor. Benim bu bölümü yazarken dinlediğim ukarıda eklediğim müzikle birlikte okursanız daha etkili olur diye düşünüyorum. Keyifli okumalar :)
Ben onun için nasıl bir tehlike olabilirdim ki? Karşımdaki koskoca bir prensti. Hem öyle sadece bir ülkenin değil. Dünyanın içinde yer alan saklı bir dünyanın prensiydi. Ben böyle bir güç karşısında tehlikenin t'si olamazdım.
Aniden büyük bir uğultuyla yer sallanmaya başlayınca çığlık atarak Aideon'a tutundum. Işık böcekleri artık yanmıyordu. Her yer kararmıştı. Aideon beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Mağaranın tavanından aşağı taş ve topraklar dökülüyordu. Şiddetli sarsılma kısa süre sonra son bulduğunda, "Bu da neydi?" diye sordum. Elim ayağım titriyordu.
"Bilmiyorum. Korkma. Hadi buradan çıkalım. Ne olduğunu anlarız."
Onun bilmemesi daha da korkmama neden olmuştu. Belki bir deprem diyebilirdi. Ama burada depremi bir kez bile yaşadıklarından şüpheliydim.
Karanlıkta yüzmeye başladık. Aideon yüzerken yanımdan ayrılmıyordu. Ben panikle hızlı hızlı yüzmeye çalışınca Aideon, "Korkma. Burada bize hiçbir şey olmaz," diyerek beni sakinleştirmeye çalıştı. Ben de onun hızına uymaya çalışarak yüzmeyi denedim. Ama mağaradan çıkana kadar hayatımın en zor dakikalarını yaşamıştım. Dışarı çıktığımızda etrafta görünen anormal hiçbir şey yoktu. Mağaraya girerken nasılsa şimdi de aynıydı.
"Görünürde bir şey yok," dedi Aideon. "Ama ne olduğunu gidince öğreniriz. Zaten çok tehlikeli bir durum olsa mutlaka benimle iletişime geçerlerdi."
"Nasıl geçecekler? Telefonun var mı? Çünkü ben daha önce hiç görmedim." Olsa bile suya girdiğinde bozulmuş olmalıydı. Çünkü ıslanmasın diye cebinden çıkardığı bir telefonu olmamıştı. Böylesi bir teknolojiye sahipken nasıl olurda yanında bir telefon taşımazdı ki!
"Telefon yok. Telepati yoluyla iletişim kurabiliyoruz."
Şaşkınlıkla ona baktım. Sonra bozulan sinirlerim kahkaha atmama neden oldu. "Telepati mi?" diyerek tekrar gülmeye başladım.
"Evet," Aideon'un yüzünde neden güldüğümü anlayamayan bir ifade vardı. "Bunu yapabiliyoruz. Dünyada da bunu yapabilenler var. Ama bizim kadar yaygın ve sık değil."
Gülmeyi kestim. Ciddiydi. "Tamam," dedim. "O zaman neden telepati yoluyla az önceki sarsıntının ne olduğunu öğrenmiyorsun? Böylece merakımız dinerdi."
Aideon'un bakışları yüzümden aşağıya doğru kaydı ve "Şu an bu mümkün değil," dedi.
"Neden?" Belki de gerçekten dalga geçiyordu. Telepati yoluyla iletişim kurma olayı tamamen saçmalıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEFER: ST313
Science FictionNew York'tan İstanbul'a gitmek üzere yerel saat ile 23:15'de havalanan Sky Tale Airways'e ait ST313 sefer sayılı uçak kalkışından yaklaşık 3 saat sonra radardan kayboldu. Boeing 777-300 ER tipi uçağın Atlantik okyanusuna düştüğü tahmin ediliyor. Uça...