2. Bölüm

480 70 51
                                    


Aniden gözlerimi açtım. Sedye gibi bir şeyin üzerinde yatıyordum. Karanlık serin bir odaydı burası. Mavi loş ışıklarla aydınlatılan bir yerdi. Korkuyla doğrulmaya çalıştığımda sedyeye bağlı olduğumu fark ettim. ''Bırakın beni! İmdat!'' diye bağırdım. Etrafımda kimse yoktu. Korkudan kalbim ağzımda atıyordu. Sessizliğin içinde bana doğru yaklaşan ayak seslerini duyduğumda, ''Kimsiniz? Bırakın beni lütfen!'' dedim. Ama bana kimse cevap vermedi. Ayak sesleri tam arkamda durdu. Başımı döndürüp bakamıyordum. Neden burada bağlıydım, bana ne yapacaklardı bilmiyordum. Ama bunun normal bir şey olmadığına emindim. Bu yer ne bir hastaneye ne de başka bir yere benziyordu.

 ''Sana bir şey yapmayacağız

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

''Sana bir şey yapmayacağız. Korkma,'' dedi bir ses. Tok bir erkek sesiydi. Tuhaf bir aksanla Türkçe konuşmuştu.

''Neden bağladınız beni? Neredeyim ben? Benden ne istiyorsunuz?'' panikle tüm sorularımı üst üste sormuştum.

Adam cevap vermeden önce ayak sesleri duyuldu. Sağ tarafıma doğru ilerlediğini anlayabiliyordum. Hatta gövdesini görebiliyordum. Ama yüzü karanlıkta kalıyordu. Üzerinde bol beyaz bir üst ve etek gibi bol beyaz bir pantolon vardı. Derin bir nefes alıp verdi. ''Uyandığında vereceğin tepkileri kontrol altına almak için seni bağlı tutmamız gerekiyordu. Yer yüzündeki insan beyninin kabul etmesi güç bilgiler karşısında vereceği tepkiler çok şiddetli olabilir. Seni tedavi ettik. Artık hiçbir ağrı hissetmeyeceksin. Vücudundaki yaraların hepsi kapandı.''

Dediklerinden hiçbir şey anlayamıyordum. Cevap almayı beklediğim sorumu tekrar sordum, ''Neredeyim ben?''

''Agartha!'' dedi adam. ''Dünya kabuğunun altında, Dünya içindeki cennet topraklardasın.''

''Ne! Dalga mı geçiyorsunuz benimle! Kimsiniz siz? Şizofren katil çetesi mi?'' Sedyeden kalkmak için cebelleşsem de hiçbir işe yaramıyordu.

Adam olduğu yerden kıpırdamadan sakinliğini korumaya devam ediyordu. ''Arkeolojik çalışmalar için Kapadokya'daki yer altı tünellerine birçok kez girdin Evren. Orada telefonlarınız ve fenerleriniz çalışmaz. Kapanır. Bunun nedenini asla bulamadınız.''

''Tüm bunları nerden biliyorsunuz?'' Arkeolojik çalışmalar yaptığımı, Kapadokya'da olduğumu, adımı ve tünellerde şarjı olsa da telefonların aniden kapandığını, fenerlerin çalışmadığını tüm bunları nasıl bilebilirdi!

''Teknolojimiz sizden çok daha ileri. Biz burada kendimizi yeryüzündeki insanlardan korumak adına güvenli bir alan yarattık. Büyük tufanla birlikte Atlantik okyanusuna gömülen Atlantis kıtasında yaşayan atalarımız buraya geldiler ve burada saklı bir yaşam alanı geliştirdik. Fakat insanlar günden güne daha da tehlikeli hala gelmeye başladı. Teknolojileri geliştikçe rahat durmayacaklar. Onların bizi keşfetmesini engellemek için Agartha'nın karşılıklı iki ayrı noktasına oldukça büyük platin levhalar yerleştirdik. Böylece manyetik alan oluşturduk ki yön bulmanızı, haberleşmenizi, görmenizi ve kayıt yapmanızı engelledik.''

SEFER: ST313Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin