Herkese merhaba. Şu ara Nisan'ın 1'ine kadar bir yoğunluğum olduğu için yeni bölümü hemen paylaşamadım ama dün bir iki kişinin yeni bölüm nerede yorumlarını görünce dayanamadım bir gecee oturup bölüm yazdım :D Çok uzun değil ama bol hareketli bir bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar...
Kral Brahatmah, beni durdurmak için ondan komut bekleyen adamlarına eliyle geri çekilin hareketi yaptı. Hepsi birkaç adım geriye gittiğinde kralla göz göze geldik. Bedenimde salgılanan adrenalin, korkularımın önüne geçiyordu. Tüm bu gerçekler, bu olaylar fazla geliyordu. Neredeyse artık çıldırmak üzereydim. Ne olacaksa olsun ve bitsin istiyordum.
"Olanlardan bir haber yaşayan kısa ömürlü bir insan. Öyle ki öğrenmeye zamanı yetmeyecek kadar kısa." bir adım bana doğru geldiğinde prens Aideon da tedirgin bir şekilde babasına baktı. "Ama öğreneceksin. Hiç merak etme. Dünya yüzeyine çıktığında her şeyi öğrenecek ve bu davranışlarından utanacaksın. Bizler katil değiliz evlat. Onları öldüren kaderdi. Sana bunu daha önce de anlattık. Elbette senin burada olmanda bir kader."
Kral bana doğru bir adım daha atınca prens Aideon, "Bir travma yaşıyor. Tepkileri bilerek yaptığı şeyler değil kralım,'' diye hatırlattı babasına. Kral olduğu yerde durup benden gözlerini ayırmadan, "Biliyorum oğlum,'' dedi. "Ona bir şey yapmayacağım. Aksine onu serbest bırakacağım."
Kulaklarıma inanamıyordum. Her şey bu kadar mıydı? Bitmiş miydi?
"Serbest mi?'' Aideon da inanamamıştı.
Kral bir kahkaha attı ve oğluna döndü. Onu ilk defa böyle neşeli görmüştüm ve bu durum beni tedirgin etmişti. Bazı insanlar sinirlendiklerinde ters tepki olarak gülerlerdi. Tam olarak kralın da ölüm öncesi sessizlik anlamında gülüyor olmasından korkuyordum.
"Onu yukarıya geri göndereceğimi sanmadın herhalde, değil mi?" tekrar bana baktı. Düşünceli bir şekilde suratımı inceledikten sonra, "Zaten buraya gelmesindeki amaç onun Agartha'ya alışması için kısa bir seyahat değil miydi? Krallığın yaşadığı, atalarımızın ilk yerleştiği Şambala şehrini göstermek ve burada yer alan bazı bilgileri onunla paylaşmak...'' Tekrar prense döndü. "Arianni'de onu bir odaya kapatmak, üstelik böylesine büyük olaylardan ve gerçeklerden sonra, onu daha da kötü yaptı. Onu daha rahat ve özgür hissettirmek adına şehri ona gezdirmeni istiyorum Aideon.''
Hiçbir şey bitmemişti. Yine burada hapistim. Belki daha iyi şartlarda ama onlar isteyene kadar geri dönüşüm olmayacaktı. Hala onlara kızgındım. Evet bir travma yaşıyordum. Üstelik en ağırından ve bu onların yüzündendi. Bunun üzerine beni bir odaya hapsetmişler ve yeni uçak kazası geçiren birini bilmediği bir araçla tek başına bir odada korkuyla uçmasına neden olmuşlardı. Prensle gezmek falan istemiyordum. Hiçbirinin benim duygularımı düşündüğü yoktu. Ama yine de bir odaya hapsedilmesindense özgürce gezmeyi tercih ederdim. Dolayısıyla bir sorun çıkarmamaları için itiraz etmeden sessiz kaldım.
"Gidelim." Kralın komutuyla kapı açıldı. Bir anda karşıma çıkan manzara karşısında hayranlıkla bakakaldım. Arianni'de gördüklerim hiçbir şeydi. Burası inanılmaz güzellikte bir yerdi. Yemyeşil bir vadinin tepesindeydik. Vadi boyunca antik köprülerle birbirine bağlanan kubbeli devasa büyüklükte görkemli binalar vardı. Altlarından ise büyük bir nehir geçiyordu. Tepelerden şelaleler gürül gürül akıyordu. Tepemizden önce pembe tüyleri olan çok güzel bir kuş çok tatlı bir sesle öterek geçti. Hemen ardından ise çok canlı renklerde bir başka kuş daha geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEFER: ST313
Science FictionNew York'tan İstanbul'a gitmek üzere yerel saat ile 23:15'de havalanan Sky Tale Airways'e ait ST313 sefer sayılı uçak kalkışından yaklaşık 3 saat sonra radardan kayboldu. Boeing 777-300 ER tipi uçağın Atlantik okyanusuna düştüğü tahmin ediliyor. Uça...