Her sabah okula gitmek için annemin beni uyandırmasına gerek duymadan kendiliğimden kalkıyorum.
Okul hevesim ,yeni fırından çıkmış ekmek gibi taptaze ve sıcacık.Okul açılalı bir ay olmuştu.
Soğuklar kendini hissettiriyordu.
Sonbahar,yazdan arta kalanlarla bir küs bir barışık.Evlerin etrafı açık olduğu için
fırtına,evlerin çatılarını uçuracak kadar kuvvetliydi.
Şimdilerde her yer apartman olduğu için,doğa olaylarını hissedemiyoruz.Gece yıldızları ve gökyüzünü dahi göremiyoruz..
Damlalar bazen iri iri dolu halinde bazen de bir misket gibi sert...
Etraf; önce aydınlanır ardından büyük bir patlama.Sanırsınız atom bombası...
Gök inim inim inledi keşke sadece gök inlese , gökle birlikte yer de inim inim inliyordu. Gürültünün sonrasında yağmur rast gele atıştırıyor şangır şungur çatılara düşüyordu.Su dolu bulutlar bir güzel ne var ne yok içini boşalttı.Toprak suya iyice doydu.İçi dışına çıktı. Toprağın üzerinde beyaz solucanlar birbiriyle oynaşırlar.
Boyları 20-30 santim civarında solucanlar,toprak suya doyunca yüzeye çıktılar.Yağmur dinince de solucanlar tekrar toprağın içinde kayboldular.Yine yağmurlu gecelerden biriydi.Gök gürültüsü ve yağmur geceyi esir almıştı.
Gök gürültüsünden çok korkuyordum.Yanımda Aynur olduğu için ondan cesaret alarak korkmuyor , bilakis kendimi güvende hissediyordum.Okula gitmek için her sabah olduğu gibi kendim kalktım.Camdan dışarıya bir göz gezdirdim bir de ne göreyim.Gece yağan yağmur dinmiş.Yerlerde küçük küçük su birikintileri oluşmuş.Annem kahvaltı sofrasını kurmuş bana "Kahvaltı hazır kızım diye seslendi"Vakit kaybetmeden kahvaltımı yaptım.Annem benden önce kakmış komşumuz Aslıgül teyzeye anahtarın yedeğini bırakmış kardeşlerimin bakması için.Annem üzerine kazağını geçirdi.Dışarıya çıktık.Dışarısı soğuktu.Annem kapıyı kitledi.
Yerler vıcık vıcık balçıktı.Gökyüzü hüzünlü , bulutlar griydi.Rüzgar hafif ama soğuktu.Elim yüzüm beş dakika olmadan buz kesmişti.Etrafımızda evler olmadığı için açıktı.Soğuğu iliklerime kadar hissettim.Üzerim kalın olduğu halde.Annemle biraz ilerledik önümüze bir topraklı yol geldi.Yolun karşısına geçtik.Tepe aşağı ineceğiz.Bu yerlerde evler tek tük var tepeni yamaçlarına müstakil ev yapmışlar.Tepeyi indikten sonra bir dere ve yine evler var.Derenin içinde de evler ve bir de akan çeşme var.Çeşmeyi geçtikten sonra bir topraklı yol,yolun sağ tarafına döndük,on adım ileride sol tarafta okulum. Nihayet...Okula gelene kadar ne badireler atlattık.Tepeyi inmek mesele.Yerler ıslak olduğun için kaygan,Bayır aşağı bir düşsek soluğu kırık çıkıkcı da alırız.Bir ara ayağım kaydı,düştüm düşeceğim.Annem kolumdan kavradı.
Ayakkabarımızın altı çamur kütlesi.Abartısız bataklık gibi diz kapaklarına kadar çamur.Arada bir ayakkabıyı yanlara çırpıştırıyor.Tekrar devam ediyoruz yola.Gücümüz tükeniyordu.Bir de bunun eve dönüşü vardı.Annem için üzülüyordum.Bu yorgunluğun üstüne bir de o tepeyi çıkacaktı annem.Boşuna dememişler:
"Cennet anaların ayağı altında" diye.Sonunda okulun kapısının önündeyim.Annem beni öptü,iyi dersler deyip ayrıldı.Her,annemden ayrıldığımda içim bir hoş olur,gözlerim dolardı.Bir kaç saniye arkasından bakardım.Her zaman güçlü olsun,sağlıklı olsun isterdim.Hasta olmasına hiç dayanamazdım.İçten içe üzerine titrerdim.Ona bir şey olursa nasıl olurdu halimiz.Ya kardeşlerim Aynur ve Murat ne yaparlardı.Onların daha fazla ihtiyacı vardı anneme.Korku bir anda bütün hücrelerime nüfuz etti.Hayır! Hayır! Kötü düşünmek yok.
Okulun önünde nöbetçi öğretmen haydi çocuklar sıraya deyişiyle okulda olduğumu anladım.
Kendimden geçmişim,giden annemin arkasından bakarak...Okulun bahçesinde sıra oluyorlardı.
Ben de sıraya geçtim.
Sarı kıvırcık saçlı kızın yanına dikildim.İsmi Eylül'dü.O da benim gibiydi.Sınıfta Eylül'le yanyana aynı sırada oturuyorduk.Eylül de benim gibi okumaya hevesliydi.
Okumak istiyor derslerine hevesle çalışıyordu.Çalışkandı da...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönüm Noktası
Fiction HistoriqueHer insan bir Tarihte dünyaya gözlerini açar. Doğduğu andan itibaren de her saniye ,her dakika,gün gün ,ince ince mekik işler gibi tarihini işler.Son nefesini verirken de belirli bir Tarihte sona erer yaşamı...