Sene:1977
Zamanda yolculuk yapar insan.Hayal gibi belli belirsiz,bir var bir yok... Bazen de bir saat gibi çalışır yaşam. Ömür, saatin pili gibidir.Pil biter ömür biter.Bazen pil uzun ömürlü çıkar bazen kısa ömürlü.
Saatin pilinin bitmesi gibi ömrümüz de bir gün bitiverir.İnsan, herhangi bir zaman diliminde,belirli gün ay ve tarihte doğar.Günler,aylar ,seneler,bir göz açıp kapama kadar kısadır,gelip geçer.Ne çabuk geçti diye söyleniriz. Oysa ne çok kalp kırıklıklarımız vardır.Ne çok pişmanlıklarımız ve yaşanmışlıklarımız vardır.Severiz seviliriz. Güleriz ağlarız. Her türlü acıya alışır, olgunlaşırız.
Bugün, diğer günlerden biraz daha farklıydı.Üşüyordum hiç olmadığı kadar.Üzgündüm, bir cam gibi kırılgan ve hassas...
Belki de son kez bakıyordum evimizin penceresinden.Kalbim bir taze yaprak kadar naif,dokunsalar dokuz parçaya ayrılır ve bir daha toplayamazlar.
Dışarıda bir gürültü koptu birden bire ; koşuşturmalar, çığlıklar duyuluyordu.Sokağın başında bir kamyon gelip durdu evin önüne .Bir anda sokak mahşer gününe döndü.
Annem apartmana koşarak girdi.Aniden kapı zili ile irkildim,gelen annemdi.Derin bir nefes aldım.Sokakta neler oluyordu hiç bir fikrim yoktu. Anneciğim neler oluyor?
-Haydi Nuray kardeşinle birlikte Nuran teyzenlere gidelim.
+Neden Anneciğim? Niçin gidiyoruz.
-Evde sıkılmışsınızdır kardeşinle Haydi! Biraz acele edelim.
Annemin neden Nuran teyzelere bizi götürmek istediğini ,neden acele etmemiz gerektiğini biliyordum.Ben görüp üzülmemem içindi tüm bunlar.
Annem bizi Nuran teyzelere bırakıp aceleyle evden çıktı."Ah Anneciğim! Taşınmasak olmaz mı?Ben gitmek istemiyorum diyemedim."Gözyaşlarım sel oldu aktı.
Nuran teyze benim bu halimi anlamış olmalı ki ;
-Üzülme yavrum herşey çok güzel olacak. Bak sen üzüldüğünde kardeşin de huzursuz oluyor.Kardeşinin üzülmesini istemezsin öyle değil mi ?Hiç bir söz tesir etmiyor.yüreğimde ki fırtınalara...
Evimi,sokağımı özleyeceğim.
Özlem'i ,Sinem'i ,Tuğbayı;
Nuran Teyzemi,Nuri Amcamı,Mine ablayı. Nuran Teyze kardeşimin yemeğini yedirdi ve onu uyuttu.
Eşyalar az olmalıydı ki Annem çok geçmeden geldi.Annem ağlıyordu.Nuran Teyzeme sıkıca sarıldı:"Hakkını helal et" Bunca yıldır,anam babam oldunuz,onların yokluğunu aratmadınız dedi annem
Nuran Teyze:"Helal hoş olsun, Fatma kızım.Sende helal et hakkını
+Helal olsun Nuran Teyze...
Nuri abiye ve Mine kızıma çok selam söyle" dedi , annem.Vedalaşma bittikten sonra kamyona bindik. Annem, babam ,ben ve kardeşim.
Ben, kamyonun ön tarafında, ayakta dikiliyorum.Kardeşim,annemin kucağında oturuyor .
Bir hayli yol aldıktan sonra,
kamyon ana yoldan ayrılıp dar bir yola saptı.Başladı bir tepeye tırmanmaya... Az sonra tepeye ulaştık sarsıntı ve uğultular içinde. Kamyon bir tıs sesinden sonra durdu.Kamyondan çıktık ki ne görelim. Çıkar çıkmaz bir titreme aldı beni.Mevsim kış,dışarısı buz gibi soğuk,fırtınanın uğultusu kulaklarımın içini dolduruyor.Elbisem uçuşuyor. Uçtum uçucağım !
Soğuğu iliklerime kadar hissediyorum.Hemde hiç olmadığı kadar.
Burası da neresi böyle?Nereye geldik?Karşımızda yarım çatılı bir ev :
Evin önünde koca koca dizilmiş variller.İçlerinde ıslanmış kireçler,yerde çimento ve kum karışımından oluşan bir harç var.Evin inşaatı tam olarak bitmemiş.
Şaşkın gözlerle etrafı süzüyor ,
Gözlerime inanamıyordum. Kötü bir rüya görüyordum,birazdan annem rüyadan uyandıracak beni diye düşündüm.
Etrafta ne bir ev var ,ne de bir ağaç
Ne ses, ne bir hareketlilik vardı.
Usulca bir el omzuma dokundu:
"Haydi yiğenim soğukta kalmayın.Geçin içeri." dedi.
Başımı yana doğru çevirdiğim de bir ne göreyim ufak tefek orta boylarda kahverengi gözlü ,bıyığı sakalına karışmıs, üstü is pas içinde bir halde.
Amcam:
"Çocuk haklı şaşırmakta en son iki yaşındaydı köye geldiğinde."dedi babama
Ben eve girdim.İçerde ne eşya ne oturacak bir yer vardı.Annem valizi getirdi de kamyondan üzerine oturuverdim.Kardeşimi de kucağıma aldım.Bu gün pek uysaldı hiç ağlayıp feryat etmedi kardeşim.O da yorulmuş sarsılmıştı kamyonda.Öylece kucağımda uyuyup kalmıştı.Karnım çok acıkmış olmalı ki garip garip sesler geliyordu karnımdan
O akşam,annem küçük tüpte bir tencerenin içinde yeşil mercimekleri bir güzel suda haşladı. İçine de bir kaşık unu hamur yapıp,bu hamurları da elinde yuvarlayıp küçük toplar haline getirip çorbanin içine kattı. Üzeri için: Bir tava içinde yağ ve soğanları pembeleşinceye kadar kavurdu. Kavrulan soğanlara bir kaşık salça ekleyip karışımı çorbaya döktü. Yemek kokusunun hiç bu kadar güzel koktuğunu bilmiyordum.
Bence yorucu bir günün ardından en güzel şey olsa gerekti sıcacık bir çorba.Tüm yorgunluğu alıp götürdü. Yaşanan olumsuzlukları kaygıları endişeleri..
Amcalarım, babam,annem el birliğiyle eşyaları kamyondan eve taşıyorlardı.Eşyalar evimizde birer birer yerlerini almaya başladı.Bunların başında da ilk olarak evin orta yerine sobayı oturttular.Boruları birbiri içine geçirerek duvarda bulunan delikten içeriye geçirdiler. Sobanın içine dışardan topladıkları çalı çırpı koli kartonlarını bir güzel doldurup kirpitle tutuşturup yaktılar.Soba ilk tutuştuğunda tütmeye başladı daha sonra alışmış olmalı ki tütmedi. Evin içi ısındı, soğuktan eser kalmadı. Amcam babam ve annem çok yoruldular.Sıcak sıcak içtiğimiz o çorbanın tadı hâlâ dudaklarımda Ne o zaman ne de şimdi içtiğim o çorbaların dadı annemin yaptığı o çorbanın tadını tutmuyor.
Sobanın üzerindeki delikten evin tavanına yansıyan ışık ve annemin yaktığı mum ışığı ortalığı aydınlatıyordu.İçeri ısınmıştı lakin cam aralarından içeriye uğuldayan rüzgar ve sobanın çıkardığı çıtırtı sesi gecenin sessizliğini yarıyordu. Annem küçük tüpte ısıttığı su ile bulaşıkları yerde yıkadı.Henüz mutfak yoktu. Yerlerde alçı,kum, çimento ve çiviler yok yoktu.
Amcam ve Babam hâlâ çalışıyorlardı dışarıdan sesleri geliyordu.Amcam babannemin ikinci erkek çocuğuydu. İsmet Amcam. Şimdilerde ünlü futbol oyuncusu Arda Turan'a benzer.
Babaannem çok genç yaşta dul kalınca evlenmiş dört erkek evlat dünyaya getirmiş. Babamın babası yani dedem genç yaşta vefat etmiş.Ölüm nedenini hastalıktan diyorlar.Babanın öz kardeşi olmamış Küçük yaşta babam iki yaşında iken babası vefat ediyor. Babannem,babamın üvey baba elinde büyümesini istemediği için yetimhaneye veriyor.
Amcalarım babama hiç benzemezler. Ne huy olarak ne de görünüş olarak...
Köye ilk kez iki yaşında gitmişim o zaman bebek olduğumdan hatırlamam mümkün değil. Aklım yetmeye başladığında yılda bir defa babamın senelik izinlerinde hemen hemen her sene köyü ziyaret ediyorduk.
Köy küçük mü küçük şirin mi şirin. Karadeniz il sınırları içinde bir dağ köyü Yaklaşık 40-50 hanelik.
Yolları kırk bayır gibi dolan dolan çık çık dağa bitmiyor. İçimiz dışımıza çıkıyor. Midemiz ağzımıza geliyor. Köy yolu dar virajlı,uçurumlu kıvrım kivrim .Bir hayli yüksek dağa çıkıyoruz 30 dakika kadar.
Köy bir küçük plato üstüne kurulu.Evler tipik Karadeniz evleri Ahşaptan yapılmış.Köyün kıyısında akan bir deresi ve yemyeşil bir çarşaf gibi gür otları ,meyve ağaçları, bağ evleri, Bağ üzüm bahçeleriyle meşhur.
Dedemlerin bir hayli çok arazileri var.Her sene buğday ekerler.Oldukça verimli ürün alırlar. Geçimlerini çok şükür kimselere muhtaç olmadan sağlarlar.Elleri de çok boldur. Köye gittiğimizde Babaannem dedem şaşırırlar ki ne koyalım.Mutlu olurlar torunlarım gelmiş diye.Ayırmazlar öz çocuklarından ve torunlarından.
Bir an evdeki sessizliği farkettim.Sobanın ve dışarıdaki rüzgârın sesini artık duymuyordum.
Sadece yan tarafta uyuyan babamın ve amcamın ara ara horuldaması geliyordu.Bir kaç gün amcam bizimle kalıp evin kalan işlerinde babama yardım etti. İyiden iyiye alışmıştık amcama.Gidişi üzmüştü bizi yapayalnız kalmıştık. İşlerini yoluna koyup tekrar geleceğine söz verdi. Sözünü tuttu amcam bir kaç ay geçti tekrar geldi. O gelinceye kadar babam evi bir hal yoluna koymuştu. Daha sonra amcam köye geri döndü.
Şu ana kadar dört bölüm oldu.Lütfen Yorum, öneri ve oylama yapar mısınız?
Teşekkür ederim.
![](https://img.wattpad.com/cover/131445670-288-k580358.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönüm Noktası
Fiksi SejarahHer insan bir Tarihte dünyaya gözlerini açar. Doğduğu andan itibaren de her saniye ,her dakika,gün gün ,ince ince mekik işler gibi tarihini işler.Son nefesini verirken de belirli bir Tarihte sona erer yaşamı...